‘Peşinden gidebilecek cesaretin varsa, bütün hayallerin gerçek olur…’
Tanrı’nın hayatıma sihirli asasıyla dokunduğu o ilk zamandan beri inandım meleklerin bizi dinlediğine, yıldızların ardında bir yerlerde. Karanlık gecelerde usulca gökyüzüne fısıldadığımız dilekler, emanet alınıyor yıldızlardan meleklerce. Kayan her yıldızda bir dilek gerçek olup iniyor yeryüzüne, bir kişi mutlu oluyor dünyanın herhangi bir köşesinde…
Bir yaz geçti aradan, bana göre ise seneler. Küçükken kumdan kaleler yapardım şimdi ise zihnimde kütüphaneler. Bir görevi bitirmenin, bir hayali gerçekleştirmenin huzuru, mutluluğu ve de gururu vardı omuzlarımda. Satırlar dalgalara karıştı içimde, ruhum denizin tuzuna. Yeni hayaller kurdum geleceğe dair, yeni sözcükler biriktirdim. Ve izin verdim ruhumun bedenime yetişmesine, ayrı kaldığımız bu sürede…
Acılarda, ayrılıklarda yaparız da geçmişin muhasebesini, mutluluklar ve başarılarda bu aklımıza gelmez nedense. Gerek yoktur üstünde düşünmeye, olmuştur işte olması gereken neyse. Oysa yenilgilerde olduğu kadar zaferlerde de gerek vardır gelinen yolun muhasebesine. Geçip gidilen yolda her kaldırım taşı bir hikâyedir, her sabah kendi hikâyene uyanırsın. Bazen figüranı olursun hikâyenin bazen başrol sevinci yaşatır hayat sana. Sen kendi hikâyeni kendin yazıyor sanırken öyle bir sayfa çevirir ki hayat, kaybolursun satır aralarında. Sıra gelmiştir hayatla inatlaşmaya. Ya inanır devam edersin yoluna ya da cesaret edemez oturursun kaldırıma. Sonuçta her hikâye de mutlu bitmez ya…
35 yılda öğrenemediğim kadar büyük bir hayat öğrendim şu son 3,5 ayda. En zoru da bildiğim tüm ezberlerin bozulmasıydı galiba. “Anlatılmaz, yaşanır” derler ya hani bazı şeyler için, hayatın kendisi öyle aslında. Gerçek dostların; ‘Acını paylaşan değil, başarına katlanan’ demek olduğunu öğrendim mesela. Sevgiyi hissettiğim her ruh, bir damla hayatı anlattı bana. Ve bir damla umut oldu hepsinin adı yaşamımda. Milyonlarca farklı duygu yaşanırken yüreklerimizde, hiç beklemediğimiz anda gerçekleştiğini gördüm umuda, aşka, şansa dair ne varsa. Her hikâye bir yürek taşır içinde; Kimi kırgın, kimi mutlu, umutlu. Hiçbir şeyin sandığım gibi olmadığını gördüm bu zaman zarfında. Güllük gülistanlık yaşıyor dediklerimin ömürlerini kasvet bağlamış aslında. Mutsuz sandıklarımın ise keyfi yerindeymiş pekâlâ. Şıklarla büyütülmüş bireyler olarak bu çoktan seçmeli yaşamda, herkesten farklı bir ‘C’ şıkkınız olsun derken üzerine basa basa, bunu yapanları izledim çevremde gururla. Ve yalnızca sonsuz sabrın ulaştırabildiğini gördüm bizi, ilahi adaletin, büyük başarının ve gerçek mutluluğun kapısına…
Acılarım oldu benim de herkes gibi. Kimsenin bilmediği gözyaşlarım. İçim de yandı herkes kadar, belki herkesten çok. Ve inanın ben ağlarken bile şükrettim, ‘vardır bir bildiği’ diyerek Allah’a. Şimdi ise, ağlıyorum herkese nasip olmayan sevinçlerim için, hep hayalini kurduğum şeyleri başarabildiğim için ve beni okuyan, beni anlayan ve inanan en azından birkaç kişinin dünyasını değiştirebildiğimi gördüğüm için. Artık bundan duruyor gözyaşlarım yanaklarımda. Hak ettiğime inanıyorum ben bunu çünkü biliyorum ki; Kendimi üzdüğüm kadar kimseyi üzmedim bu hayatta…
Ne çok özlemişim bu köşeyi, kelimeleri, sizleri. Sabaha kadar yazıp heyecanla okumanızı izleyip yorumlarınızı beklemeyi. Onbinlerce kişiyle burada bir araya gelip birbirimizi tanımadan belki de herkesten çok tanıyarak bağ kurabilmeyi. Her hafta aynı heyecanla yazabilmeyi. Bazen çok hastayken yazdığım oldu bazen çok yorgun, tatsız, tuzsuz zamanlarım. ‘Bu hafta yazma, haftaya yazarsın’ denildiğinde; ‘Olmaz’ dedim onlara, ‘bekleyenlerim var, onları bırakamam’. Hayatın farklı izdüşümlerinden farklı rüzgârlarla uçup buraya konduk. Tanışmıyoruz sizinle belki, anılarımız, duygularımız, hayallerimiz bambaşka ama kalp atışlarımızın ritmi aynı. Hani dedim ya, herkesin hikâyesi ayrı işte ben de anlatmaya çalıştım size kendi hikâyeme değen hayatı. Bazen risk aldım yazarken ama inancınız umut verdi satırlar arasında tünemiş kalbime. ‘Yapabilir miyim acaba’ diye sorarken kendi kendime, ‘Yapabiliriz’ demeyi öğrendik birlikte. Hayallerimi paylaşırken kendimi limitlemedim. Korkularımı paylaşırken tereddüt etmedim. Hayata tüm kırgınlıklarımı alıp götürdü ilginiz. Yalnız olmadığımı hissettim, en yalnız kaldığımı hissettiğim anlarda. Hissettim çünkü biliyordum, siz de benim gibiydiniz…
Yazının burasına geldiyseniz, bundan sonrası sadece sizin için sevgili okuyucular;
Büyüdükçe masallarda, bir de okul sıralarında kalan dostlukları gerçeğim yaptığınız için, bitişlerimin burukluğunu, başlangıçlarımın heyecanı ile sarmaladığınız için teşekkür ederim.
Her zaman ‘ Sil baştan’ başlamak lazım değil. Artık korkmuyorsanız devam etmekten, savaşmak ürkütmüyorsa eğer sizi, her acının bir son kullanma tarihi olduğuna inanmaya başladıysanız, eğer gözyaşları berabere kalıyorsa artık tebessümlerinizle hele bir de sevdikleriniz göğsünüzün tam ortasındaysa siz nefes alırken, işte o zaman kaldığınız yerden başlama zamanıdır.
Devam etmekte zorlandığınızı hissettiğinizde, inanın kendinize. O güç, çoktan beri içinizde, dışarı çıkıma için izin beklemekte. Ayrıca unutmayın ki, başarabileceğinize yürekten inanan birileri var bir yerlerde. Geçmişi bırakıp bakın önünüze.
Ben öyle yapıyorum şimdi, verdiğimiz aradan sonra, burada birlikteyiz işte. Geçen zamana bolca konu, çokça hikâye ve de özlem sığdırdık. O halde diyorum ki artık kaldığımız yerden başlama zamanıdır ve soruyorum;
‘Ey Hayat! Söyle nerde kalmıştık?
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan