PAYLAŞMAK
Sanırsın sen bu dünya karanlığın ortasında
Kötüler var savaş var, öfke var her yanında
Bakarsan etrafına, göreceksin sevenleri
Sarılıp öpenleri, bitanem diyenleri
Paylaşınca çoğalan o sevgili muhabbeti
Göreceksin bakarsan, sevginin zaferini
Bakarsan etrafına, göreceksin sevenleri
Sarılıp öpenleri, bitanem diyenleri…
Şu günlerde hemen hemen bütün televizyon kanallarında, bu şarkı çalıyor. Reklam içerikli hazırlanmış olsa da, ya Kubat ve Zara’nın içli okumalarından yada milletçe bu yaramızın çok hassas olmasından, pek bir sevdik bu şarkıyı, pek bir etkilendik. Reklamın amacı paylaşmayı anlatmaktı, amacına ulaştı. Düğünler, hüzünler, acılar, doğumlar, sevinçler, dertler kısacık bir zaman dilimine sığdırılmaya çalışılmış, ‘paylaşmak’ anlatılmıştı; Gelini, gebesi, işçisi, öğrencisi, zengini, fakiriyle. Her yere asılan sevgi sözcükleri vardı arkasında; Karşılıksız paylaşılan, paylaşarak çoğalan. Son zamanlarda yaşanan felaketlerden, şehit haberlerinden, depremlerden, hunharca işlenen cinayetlerden, şiddetten sonra, dön yüzünü sevgiye diyordu. Dön ki gör gerçekten sevenleri, sarılıp öpenleri ve kutla sevginin zaferini…
Paylaşmak, hayatın ta kendisi değil midir aslında ? Hayatı değerli kılmaktır paylaşmak ve değeri hayatsız kılmak. Beş yaşında, oyuncağını arkadaşına vermek, sekiz yaşında, kurabiyesini ikiye bölmek, onbeş yaşında, sınavda kopya, pardon bilgi alışverişi demektir. Sonra büyür insan, büyürken mutsuzluklarını avuç avuç bölüşürken, korkularını kendine saklar. Büyür o korkular, tüm bedeni sarıp sarmalar. Oradan kalbe sıçrar, sevgilere metastas yapar. Ve nihayet kangren olmuş kalbin bedenden kesilip atılma vakti gelir. Yani etrafta bu kadar kalpsiz’ in olması bundandır, tesadüf değildir.
Yarımın birden büyük olduğu, kardeş payı yapılıp krema bulaşmış yüzlerle birbirine bakıp gülünen
çilekli pastada anlaşılır. Sadece iki elimiz olduğundan, yaşama dört elle sarılmak gerektiğinde diğer ellere ihtiyacımız olduğunda da. Sonbaharın sarı rüzgarında, kışın yaman soğuğunda bir ceketi paylaştığınızda. Bir fincan kahve gibidir hayat, bazen tatlı bazen değildir. Önemli olan da tadı değildir zaten, onu kiminle içtiğinizdir.
İki kişiyi an’lık da olsa tek yapabilendir aslında paylaşmak. Aynı tabaktan kek tırtıklamak, birlikte film izlerken aynı şeye gülmek, aynı anda hüzünlenmek. Kalabalıklarda, birinizin yaptığı espriyi, sadece diğerinin anlaması, konuşacak onlarca şey bulunması. Saatlerce susabilmek ve aynı manzaranın izdüşümünde, yalnız değilken bile yalnız kalabilmek elele. Ayrık otları olsanız da birbirinizin yüreğinde, homojen yapılanmak paylaşılmış sevgiler, geçirilen güzel günlerde. Ekmek birisinin yürek tarlasına ve biçmek ardından ektiğini, pay ederek kendi gönlüne. Paylaşmak, bazen aynı sırayı paylaşmak kadar basit bazen de bir dramın ortasında el ele tutuşmak kadar derindir. Kimiyle eğlence paylaşılır, keyifler, gülmeler. Kimiyle sadece günler paylaşılır, aynı ortamda bulunmaktan ibaret geçirilen günler. Sevgi paylaşılır, şefkat, bazen de aşklar, heyecanlar, tutkular. Uzak mesafelerle ölçülen sarmaşdolaş özlemler ve de yan yana durduğunuz halde aç kalan, emzirilmemiş yalnızlıklar.
Güzeldir, karanlık gecelerde dolunayın ışığını paylaşır gibi paylaşmak en koyu kederleri Güzeldir gecenin koynunda saklanmış sevinçleri paylaşmak. En çok ayın hilal halini severim ben; Karanlıkta kalan kısım, sarılan sevgilinin sırtının diğerinin bedenini gölgelediği hayalinden. Paylaşmanın aşk hali; Bir teknenin burnunda, denizi parlatan yakamozları izlemektir, yanağın onun yanağında. Onun göğsünde ağlayabilmektir hıçkıra hıçkıra, elleri gezinirken saçlarında. Gökyüzünde asılı duran yıldız yıldız hayallerini anlatmaktır ona. Ona sorduğunda da, tek hayalinin sen olduğunu öğrenmektir mutlulukla.
Tuvale dökülmüş isyanlardır, paylaşmak. Notalarda danseden sevinçlerdir ve de kağıtların dürüldüğü kalemşör duygulardır. Şiir kusan dudaklarda, kelimeler çoğalır paylaştıkça. Bazen beklemektir birini, kimi beklediğini bilmeden. Suretini görmeden kalbinde buyur etmek. Kanayan yaralarına rağmen şarkı söyleyebilmek, içindeki çocuğu canlı tutabilmek. Bir tebessüm savurmak göğe gamzelerce, paylaşmak ne varsa, yürek müsaade ettikçe. Ve dosttan gayrı yapılmışsa paylaşmanın tanımı, yazıktır her bir cümleye, kelimeye, sözlüğe.
Aydınlıktır, paylaşmak. Karanlıktan aydınlığa son çıkıştır. Paylaşmak, bir yalnızlığı bir de siyahları sevmez. Bir mum da bir mumu tutuşturmakla ışığından birşey kaybetmez.
Hayat, bir hikaye kitabıdır. Herkesin bir hikayesi ve de söyleyecek bir sözü vardır. Yalnız hikayenin uzun olması değil okunmaya değer olması lazımdır.
Okunmaya değer bir hikayeniz olsun mutlaka. Ve unutmayın ki hayat paylaştıkça güzel, tabi paylaşılacak duygularınız varsa…
CANSEN ERDOĞAN