Bundan 1400 yıl önce, dünyanın hakimiyeti iki devletin; Perslerin ve Hintlilerin elindeymiş. Her iki devlet, birbirlerinin hükümranlıklarına saygı duyarak yaşar, güçlerini, birbirlerine gönderdikleri değerli hediyelerle gösterirlermiş.
Bir gün Pers İmparatoruna, özel ulakla birlikte gönderilmiş bir hediye gelmiş. Paket açılınca, içinden kare şeklinde tahta bir tabaka, fil, at ve bir takım değişik figürlü taşlarla birlikte bir mektup çıkmış. Hint İmparatoru, bugünkü satranç oyununu, yıllar önce Pers imparatoruna, yanında bir mektup ile hediye olarak göndermiştir. Mektupta oyunla ilgili hiç bir açıklama yapılmazken şöyle bir mesaj yazılmış;
'Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa, o kazanır. İşte hayat budur…'
Hint İmparatoru, aslında satranç oyunuyla hayatı bağdaştırarak oyunda, aynı zamanda da hayatta başarılı olmanın formülünü göndermiş hediye olarak…
Bunun üzerine, çok etkilenen ve altta kalmak istemeyen Pers imparatoru, dönemin en alim veziri olan Buzur Mehir’den bu oyunu çözmesini ve de karşılık olarak Hint imparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini istemiş. Vezir, haftalarca çalıştıktan sonra, gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözmüş, daha sonra da yeni bir oyun icat ederek imparatora sunmuş.
Oyun, kapalıyken dikdörtgen, açıkken kare şeklinde ahşap bir tabaka üzerinde oynanmaktaymış. İçindeki dört köşe, dört mevsimi, karşılıklı altışar hane on iki ayı, içindeki pulların toplamı ayın otuz gününü, siyah -beyaz pullar, gece ve gündüzü, karşılıklı on ikişer hane, günün yirmi dört saatini simgeliyormuş. Ve oyun iki adet zarla oynanıyormuş…
Evet, bundan binlerce yıl önce Pers İmparatorluğunun veziri tarafından bulunan oyun, bugünkü tavlaymış.
Hint imparatoruna tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanmış;
'Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa, o kazanır. Ama biraz da şans lazımdır. İşte hayat budur...'
Şans… Nedir sahi şans?
Fırsatlar vardır hayatta…
İyi odaklanmış zihinlerin yakalayacağı fırsatlar...
Güneşli bir günde kaçırılan fırsatla, yağmurlu bir günde tekrar karşılaşmaktır şans.
Ve bu kez o fırsatı kaçırmamaktır.
Şans ve tesadüf el ele yürüyen iki sevgili.
Olumlu tesadüfler şanslı yapıyor, olumsuzlarsa şanssız.
Şöyle bir gerçek var ki, Allah, insana ömründe en az bir kere, istediklerini yapması, hayallerini gerçekleştirmesi için şans veriyor.
Şüpheniz varsa, geçmişi ‘keşke’lerle sorgulayan kişilerin, ‘keşke’lerden sonra anlattıklarına kulak verin, ne demek istediğim anlaşılacaktır.
Her olayın bir gerçekleşme nedeni vardır.
Hiçbiri, iyi şans ya da kötü şans sebebiyle gerçekleşmez.
Her şey yaratanın kontrolü altında o şeyi ne kadar istediğimiz ve ona ulaşmak için ne kadar emek harcadığımızla iniltilidir.
Derler ki;
Tanrı, kulları bir şey istediğinde not alırmış;
'Ayşe'ye bir ev, Ali'ye başarı…'
Eğer Ayşe şöyle derse; 'Ben nerdeeeee ev alacağım, nerede ben de o şans, mümkün değil ki, alamam…'
Tanrı not düşermiş: 'Ayşe vazgeçti…' :)
Yaşanan her şerde bir hayır olduğu gerçeği asla yadsınamayacak bir olgu.
Keza her şansın da her zaman mutluluk getirmeyeceği buna paralel doğrulukta.
Aksi takdirde milli piyangodan, kumardan çok paralar kazanıp sonunda hayatları tarumar olanların durumunu şansla açıklamak mümkün olabilir miydi?…
Yada hayatta, el ele, omuz omuza yürüyebileceğin doğru kişiyi bulduğuna inanıp ama elinden kaçırmak, şansızlık mı, akılsızlık mı, kim bilebilir ki?…
Şansa inanıyorum ben…
Sağlıklı doğmak bir şans, sağlıklı olmak bir şans…
Hep yanında olacağına inandığın, sevgi dolu bir aile şans…
İyi günde, kötü gününde, mutluluğunda göz göze, üzüntünde eli elinde gerçek dostlara sahip olmak bir şans...
Tüm ruh ve bedenle sevilecek, saatlerce sohbet edilebilecek, doğru insanı bulmak şans…
İstediğin işi yapıyor olmak bir şans…
Ama şansızlığı şansa dönüştürmek, yoktan var etmek, işte bu zeka işi, istek işi…
Bir şeyler yapabilmek, bir yerlere gelebilmek için şans, elbetteki gerekli. Bu inkar edilemez bir gerçek ama çoğu kez de şansı kovalamak ve yaratmakta asıl gerçek…
Yaşam içerisinde neyi, ne kadar istediğin değil istediklerin için nasıl, ne kadar mücadele ettiğin ve ne kadar inandığın önemlidir.
Bugün bir yerlere gelmiş, başarılı, mutlu insanların lügatında şans yoktur;
Kilit sözcük emektir, inanmaktır.
Ondandır ki insanın iyisi, talihin kötüsünde belli olur.
Çünkü ancak aklını kullananlara, talih yardım eder.
Her şey gibi aslında şans da elimizde, içimizde...
Nasıl görmek istersek öyle…
'Şans var diyorsanız vardır, yok diyorsanız yoktur...'
Şansınızda bahtınızda açık olsun...