Şeb-i Yelda… En uzun gece!
En renkli, en süslü ayın içine saklanmış, koyu hüzünlere bulanmış yılın en uzun gecesi 21 Aralık. Gündüzlerin giderek kısalıp kısalıp ufaldığı, zamanı geceye bıraktığı tarih 21 Aralık. Okulda bunu öğrendiğim ilk anı anımsıyorum, ürkütmüştü beni. En uzun gece, sabaha en uzak zaman gibi gelmişti bana. Onca yıl sonra şimdi bakıyorum da gece, hep en uzun zaman aslında, en yalnız, en koyu, en sessiz…
‘Aşkın yastığı, yalnızlığın yorganı, tutkunun yatağı’ gece. Bir tünel, yarına açılan. Sessizliğin gövde gösterisi. Maskelerin indiği, direncin düştüğü, zaafların, korkuların, acıların en saf haliyle ortaya döküldüğü saatlerin adıdır gece. Ondan öfkeler daha kızgın, sevgiler daha abartılı,özlemler daha dayanılmaz, çaresizlikler daha çözümsüzdür geceleri. Siyah ve lacivert halvet olmuştur bir öğle vakti, gece doğmuştur içinden. Gece uyunur, gece sevişilir, konuşulur, içilir ama en çok da gece beklenir; Sabah olması için. O yüzden en çok da beklemektir gece, sabırdır.
Herkes aynı anda yaşar geceyi ama herkesin karanlığı farklıdır. Hastalıklar en çok gecelerde nöbet yapar, dinmez ağrılar, düşmez ateşler. Ayrılık, gecelerde koyar en çok. Karanlıkta gölgen bile seni yalnız bırakır. Ve yeterince gece olduğunda sessizliğin sesi sonuna kadar açılır. Gelsin diye beklenir sevgili, çalsın diye o telefonun lanet sesi. Zifirin kanadına binip uçar vuslata dair tüm düşler. O telefon çalmaz, o sevgili gelmez, o vuslat ermez. Sırf o biri, ‘iyi geceler’ demediği için iyi geçmeyen geceler vardır. Yakamozlar bile aydınlatmaz içini, değil yıldızlar. Yazıdır gece, güne yazılan, yazgıdır alına yazılan.
Öyle geceler vardır ki, içindeki karanlıkla yer değiştirmiştir zaman. Hani ‘Kaybedenler Kulübü’ filminde bir radyo istasyonu vardı ya. Hah işte tam da öyle bir radyo istasyonu bulup acıklı şarkılar dinleyerekisyan etmek istersiniz, yalnızlığa, ayrılığa, haksızlığa dair ne varsa. Sessiz çığlıklar atıp ağlarsınız katıla katıla. Ne de olsa gece, içinizdeki tüm karanlığı kusacak kadar uzundur ve de tenha. Herkes mutludur sizden başka- değildir aslında da siz öyle hissediyorsunuzdur. Herkesin keyfi yerinde, sırtı pek, karnı toktur. Sizden başka kimsenin ağrısı, acısı ya da yarası yoktur. Tüm dünya dönmüş size arkasını, herkes size küsmüştür. Siz de geceye sarılmış, karanlığın kuytusuna, sessizliğin koynuna kıvrılmış, hayatı sessize almışsınızdır. Uyku tutmayan düşlerinizle saklanırsınız orada, ta ki biri sizi buluncaya dek…
Uyumadan önce anlatılır masallar, çocukken de büyüyünce de. ‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başlarlar. Ay dede masala dahil olur sonra. Ay dede çıkınca, çocuklar uyur, büyükler uyanır. Sabahlara dek yaşanandır o, bazen saatlerce sürecek telefonlarla, bazen de hazla şehvetle tutkuyla. Gizleyip günahları, aşkla yaşayandır. Rüyadır her yanı, gerçekten kaçandır.
Bilmiyorum gece hakkında ne düşünüyorsunuz ama ben her gün bir mucizeye şahit oluşuna hayranım, zat-ı şahanelerinin. Her sabah, dünyanın yeniden yaradılışını izliyor kendisi. Her gün, güneş tüm heybetiyle doğuyor, gölgeler usul usul uzaklaşarak yerini ışığa bırakıyor. Doğan güneşle horozlar, kuşlar ötmeye başlıyor, çiçekler açıyor. Kalan son karanlığı da süpürmek isteyen rüzgar, başlıyor esmeye. Perdeler açılıyor, duyuluyor geçen simitçinin sesi, açılan apartman kapısının gıcırtısı.
Estetikli bir kadın bence gece. Gündüz görünen tüm çirkinliği, keşmekeşi, pisliği örten, ışıl ışıl bir siluetle, gizemli bir duruş, şuh bir havayla gözümüze görünen. Görsel bir şölen.Mehtabı düşerken sevgilinin yüreğe, alaca bir karanlık kaplar dört yanı. Ve karartmışsa gece gözünü iyice, anlaşılan hırpalayacaktır gönlü bayağı. İşte o zaman susmak, en güzeli. Örtergece çünkü, hem kurşunileri hem en siyah renkleri…
Gece, karanlığı, yalnızlığı anımsatıyor değil mi? Değil bence. Çünkü kavuşmak demek gece, beklemek, sabretmek ve murada ermek. Her derdin devası, her sorunun çözümü, her gecenin bir sabahı vardır. Ve gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır.
Yaradan’ın varlığı en çok da gece hissettirir kendini, rüyalarda ve en koyu havada bile gökte pırıl pırıl parlayan yıldızlarda. Yolu bulmamızı sağlayan, olmak için uğraştığımız, dokunmak için zıpladığımız, ulaşmak için çabaladığımız yıldızlarda…
O yüzden geceden korkmamak gerek, sevmek hatta.
Çünkü yıldızları ancak geceleri görebilirsiniz, karanlıkta…
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan