Kocaman harflerle kocaman duygularla sevmeyi, sevilmeyi yazıyorsun, renkli, keçeli kalemlerle aşk diye bağırıp duruyorsun da sonundan niye bahsetmiyorsun, hikayenin gerisini neden getirmiyorsun diyorlar bana, Ayrılığı anlatsana …
Ne diyeyim ki ben şimdi acaba;
“Her ayrılık bir vurgun, değmeyin yaşlarıma’dan, Fikrinden geceler yatabilmirem’e kadar uzanan şarkılardan, geç kalınmış, zamansız yaşanmış sevdalara çalınan kemanlardan, güne küsmüş akşamlardan mı bahsedilsin, yoksa; ‘mutlu ol bari mi de, beni kaybettiğine değsin’ densin
Yolu aşka düşmüş, gönlü sevdadan geçmiş herkesin bir şekilde uğradığı soğuk ve karanlık mezarlıktır, ayrılık. Tozpembe hayallerin pembesinin kaçıp tozunun gözlerini yaşartması, kalbi tahriş edip, kızartması. Matematikte, iki farklı yolcunun aynı anda, aynı hızla A ve B yönüne daha önce varması. Kimyanın bozulması, kanın tenden değil terden akması. Kah bir arabanın ardından bakakalış, kah ağustos sıcağında üşüme hissi. ‘Kör kuyularda merdivensiz bıraktın beni’ isyanı, şaire göre ise ayrılık; ‘… Ölümden iki dirhem fazla olanı’
Aşk, uçurumdan kendini bırakıp yüzünü gökyüzüne döndüğündeki o histir, ondan sevgiliye yar denmemiş midir? Ama bilirsin yere çakılacağını, canının acıyıp kalbinin bir gün ağrıyacağını. Evet, kolay değil yaşamak bu sızıyı, göğüs kafesi ile kalp arasındaki iç kanamayı ama o an için, değer o uçurumdan atlamayı, o heyecanı tatmayı…
Bundan sonra her şey nasıl olacak diye düşündüğün noktada başlar ayrılık acısı.
Yiyemez, içemez, uyuyamazsın.
Lanet bir baş ağrısı, düşmek üzere nöbette bir gözyaşı damlası beklemektedir hazırda.
Ne gezip eğlenmek gelir içinden, ne çalışıp didinmek.
Öylece uzanmak istersin sadece, gözlerini tavana dikmek, düşünmek, düşünmek…
Tüm şarkılar size yazılmıştır, tüm şiirler size ithaf.
İçinde bir huzursuzluk, özlüyor mu, unutuyor mu bilemezsin.
Ayrılırken; ‘Bir şeye ihtiyacın olursa ara’ demiştir, ‘Sana ihtiyacım var’ diyemezsiniz.
İkinci dereceden yanıktır ayrılık, hisler ölmemiştir.
Ölmediklerini her an hatırlatır size.
Kızarır, kanatır, acıtırlar.
Koca bir düğümdür boğazında, beyin; ‘bitti’ derken, kalp; ‘hayır’ diye isyan eder.
Yolunu kaybetmiş bir yabancıdır bedeniniz size, ne kadar çabalasanız da nafile…
O son bakışı bilirsiniz değil mi, hani o son vedanın ardındaki.
Egolar gurur yapmış, ‘hadi güle güle’ diye çığlık atarken kalbiniz; ‘dur gitme’ diye feryat etmekte.
Usul usul uzaklaşırken yanınızdan, bir dua gibi yükselir içinizde;‘hadi bir kere arkasını dönse’…
Dönmez, şiir olur düşer dilinize…
Gidince de, hemen ayrılık olmaz onun adı öyle.
O bir sigara içer ötede, külü senin yüreğine düşer.
O bir kadeh rakı içer, efkarı kalbine çöker.
Bir öfke yerleşir içine;
‘Hiçbir şey yolunda gitmezken o nasıl gider’…
Dili tutulmuş gecelere hapsolurken yürekler, bir mesaj gelir ansızın;
‘Ah be gülüm, kapımızda nöbet tutuyor ölüm’.
Yalnız değilsindir işte, o da acı çekiyordur kendi içinde.
Cevap veremezsin, daha doğrusu ne diyeceğini bilemezsin.
Devam mı, tamam mı; ilişkinin kaderi elindedir.
Bir mesaj daha gelir ardından;
‘Ne oldu, hissizleştin mi yoksa?’.
İki seçenek vardır artık, birincisi;
Adaptan yoksun parmaklarınız hürmet etmez size, cevabı yazıverir;
‘Hissizleşmedim, bizsiz’leştim artık…!’
Yanık kokusu duyulur ayrılığın, tadından yenmeyecek duygular, dibi tutmuş sevdalara bırakmıştır yerini. Son cümlelerde kalmıştır artık ona dair özneler, birinci çoğul şahıstan ayrı düşmüştür artık yüklemler. Son makas atılmıştır artık ‘birlikte’ diye başlayan hayallere, darmaduman olmuştur anılar, un ufak paylaşılanlar…
İkinci seçenek ise vazgeçmemek, düşünmeyip geleceği, tekrar denemek.
Ayrılığın canı cehenneme, aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk diyerek.
Peki size nasıl mı geri dönecek?
Gelen o mesaja şöyle bir cevap vererek;
‘Ayrılık geldi başa, katlanmak gerek, seni çok çok özledim arkadaşım eşekkk’
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan