Batır artık iğneyi kendine !
Öğrenci- öğretmen ilişkisine dair en klasik metafor; Sınav sonuçları açıklandığında, iyi not varsa, notu öğrencinin almış olması, kötü not varsa da bunu öğretmenin vermiş olmasıdır.
Bu durum okul hayatının şaşmaz kuralıdır. Bu düsturla büyüyen dünün küçükleri, bu kuralı büyüdükçe devam ettirmekte sakınca görmemiş, hayatları boyunca başarıyı tek başına benimsemiş, başarısızlığı ise başkasının üstüne atmayı marifet bilmiş bugünün büyükleri olmuşlardır.
Evet evet sizden bahsediyorum; Sizden, benden, bizden.
Hatalarını kabullenmeyi öğrenememiş, yanlışın neresinden dönsek kardır diye öğretilmemiş bir neslin çocuklarıyız biz.
Tuttuğu takım yenilince hakemi suçlayan, işini iyi yapmayıp işittiği azarla patronuna saydıran, tüm gün yayılıp yatıp param yok diye ağlayan üstelik bir de parası olanlara çamur atanız biz.
Özür dilemenin eziklik, hatayı kabullenmenin acizlik, bittiği yerde gitmenin delilik olduğu yazılı, genetik kodlamamızda.
‘Prenses kızım benim’, Paşadır benim oğlum’ diye büyütüldüğümüz sonra da işin öyle olmadığını anladığımızda üzüldüğümüz bir ömür yaşıyoruz işte.
Semada süzülüp ufka kanat çırpacağımıza, başını kuma gömmüş devekuşları oluyoruz üç günlük hayatta…
Böyle bir yazı yazmayacaktım aslında.
Geçip gitti dedim, demokratik seçim yapıldı, tercihler yapıldı, konu kapandı dedim.
Ama olmadı, dayanamadım.
Çuvaldızı başkasına batırmakta sıkıntı yok da, iğneyi batırırken kendimize, pek de tarafsız olmadığımızı gördüm üzüntüyle…
Son birkaç ay, gündemin tek konusuydu yerel seçimler.
AKP ile yattık, CHP ile kalktık.
MHP ne yaptı, BDP atağa mı kalktı dedik aylar boyu.
Tapeler düştü gündeme bomba gibi, yolsuzlukla çalkalandık.
Her sabah; ‘Acaba bugün neye uyanacağız’ diye kalktık.
Cemaatle hükümet kavgasında, paralel ilişkiler yumağında, şaşkınlıktan donakaldık.
Ve nihayet seçim oldu, hayata kaldığımız yerden başladık;
Derken, tartışmalar yeniden alevlendi. Oylar yanlış sayıldı, tutanaklar yırtıldı, sandıklar kaçırıldıcümleleri yerini; ‘Şerefli ikincilik, şaibeli birincilikten iyidir’e bıraktı.
Bunun üzerine benim de kafam attı ve oturdum yazdım; ‘ Eh be CHP, bu neyin kafası’ ?
Soruyorum sana; ‘Bizler oradan, buradan, Amerika’dan gelip oyumuzu kullandık, tarihin oy kullanma yüzdesi rekorunu kırdık, üstümüze düşeni yaptık da sen ne yaptın?
Atatürk’ün partisiyim dedin, Atatürk’ü reddeden cemaatle yola çıktın.
Ana muhalefet partisi olarak muhalefet yapamadığından, yıllarca diline doladığın cemaatin, bu kez eteklerine sığındın.
‘Düşmanımın düşmanı, dostumdur’ metaforundan yola çıkıp aslından şaştın.
Paralel yola girip stabil yolda su kaynattın.
Son seçimlerden beri uğramadığın doğuya, güneydoğuya kerhen gidip ağızlarına seçim ayağıyla bal çaldın. Yıllardın neredeydin diye sormazlar mı sana, nasıl yüzlerine baktın?
Bir torba kömür, bir paket makarnaya oyunu satıyor dediğin seçmene, ‘akılsız, menfaatçi’ demiş olmuyor musun bir anlamda, onları suçlamış olmuyor musun?
Kömür için, makarna için oylarını satıyorlar diyeceğine, kömür alabilecek, makarna yedirtebilecek projelerle ortaya çıktın mı, sen onu söyle!
Yahu 1O. yıl marşında; ‘demir ağlarla ördük, ana yurdu dört baştan’ diyen Atatürk bile icraatından bahsediyor seçim öncesinde, senin vaatlerin var mıydı, yoksa sadece AKP, çaldı çırptı, yedi mi diyerek çıktın meydana, koy elini vicdanına!
Başörtüsüne taktın, şeriat geliyor diye bağırdın. Kuran bilen, yasini ezberden okuyanı koruyanı din istismarcılığıyla suçladın. Bodrum’da, Çeşme’de tatilde olanlara miting yapmakla, Etiler’in, Nişantaşı’ nın oylarını almakla seçim kazanılır sandın, patladın.
Daha önce ite kaka kovduğun adamı, tavizlerle alkışlarla geri çağırdın.
Yolsuzluk sebebiyle partiden ihraç ettiğin adamı, yolsuzlukla suçladığın kişinin karşısına rakip olarak çıkardın. Ve bizlerin, sana oy verenlerin; ‘Ne yapalım, başka seçenek yok, istemeden de olsa oy vereceğiz’ diyerek gönülsüzce sandığa gitmelerini sağladın.
Rakibin, mahalle mahalle, ev ev dolaşarak icraatlarını anlatırken, sen daha kendi içinde teşkilatlanamadın. Yapacaklarını anlatmak yerine rakibinin yaptıklarına çamur atmakla kaldın. Hiçbir muhalefetin sahip olamadığı bir şansla ortaya dökülüp saçılan tapeler, kayıtlardan yararlanamadın. Hükümet- cemaat kavgasında tarafsız duramadın, eline geçebilecek belki de tek tarihi fırsatı kendin elinle kaçırdın.
Velhasıl Sayın Cumhuriyet Halk Partisi; Bugün doktora yapmış arkadaşım da, gündelikçi kadınım da AKP’ye oy veriyorsa bunun sebebi sadece onların başarılı iktidarı değil, senin başarısız muhalefetindir.
Yapılması gereken de; bilmem kaçıncı kez seçimi açık ara kaybeden genel başkanının yenilgiyi kabul ederek istifa etmesidir. Belki o zaman kan değişir, vizyon gelişir ve CHP için bir ümit doğabilir.
Oylar yanlış sayıldı diye bağıran, oylar çalındı diye haykıran delegelere de sözüm şu; ‘Biz seçmenlere, oyunuza sahip çıkın diyeceğinize, doğru teşkilatlanın da sahip çıkın tutanaklara. Verdiğimiz oyu da biz sayıp koruyacaksak, ana muhalefet ne iş yapacak acaba?
Muhalefet ne mi yapacak; “Ya balkondaki zafer konuşmasına bakacak, kedinin ciğere baktığı gibi, ya da yaptığı hataları yine görmezden gelip suçu trafoya giren kedide arayacak ve devam edecek;
‘Kedidir o, kediiiiii….’
CANSEN ERDOĞAN