REJİM MESELESİ
Farkında mısınız; Etrafta bir grup insan bir araya gelip örgütleniyor.
Üstelik sayıları, hiç de yabana atılır gibi değil.
Genelde siyah büyük gözlükler takıyorlar, altlarında tayt ya da eşofman oluyor.
En dikkat çekici özellikleri, çantalarındaki su şişeleri ve guruldayan mideleri.
Aynı kafada olmayanları aralarına almıyorlar, aksi hareket edenleri kınıyorlar.
Hepsinin sayılarla arası iyi, çok iyi biliyorlar, hangi meyve, sebze kaç kalori.
Aralarındaki birlik, beraberlik öyle kuvvetli ki, illuminati halt eder…
Rejim meselesinden bahsediyorum.
Rejim değişiyor, sevgili okuyucu!
Dukan, Karatay rejimleri derken bir de; ‘Ölümüne açız, olsun zayıfız’ rejimi çıktı.
Yedi günde beş kilo garanti, kafayı sıyırmazsan tabi.
Yaz yaklaşınca artan ama kışın da rahat bırakmayan bir ses var, kafanın içinde.
Sürekli ince, daha ince, daha da ince olabileceğini fısıldıyor kulağına.
Şöyle tatlı, sulu bir portakal yemeyi hayal etsen portakal kabukları geliyor akla, ‘ben selülitim, beeennnselülitimmm’ diye bağıran.
Bir tereyağı kokusu gelse buruna uzaklardan, kalçaya sımsıkı yapışan yağları çağrıştırıyor, bırakmaya niyeti olmayan. Velhasılneresinden baksan, bir hüzün kumkuması, birefkar toplaması, bir duygu selidir rejim yapmak.
En keyifli (!) pazartesi aktivitesidir kendisi, illa o gün başlanır sanki başka gün olmazmış gibi.
Büyük bir kararlılıkla başlanır, ilk hedef Akdeniz, ileriiii!
Evet Akdeniz yani bikini, güneş, kum, deniz. Sabah fena geçmemiştir, öğlen de gayet iyidir ama akşama doğru bir hüzün çöker, bünye anlamıştır vaziyeti de iş işten geçmiştir. Akşam yemeği denen birkaç ot, birkaç çalı çırpı, yeşillik yenilip de gün geceye kavuşunca, rejimin o vicdansız tokadı çarpar suratına.
Midenden gelen ses, çoktan bastırmıştır kulağına gelen; ‘ İnce ol, daha ince, daha ince’ diyen sesi.
Uyku tutmaz olur, gurultu susmaz. Doğru mu yapıyorum acaba diye bir düşünce geçer içinizden, bu da yaşamak mı böyle. Yeşillik yiyerek zayıflanabilseydi, inekler, sığırlar incecik olmaz mıydı hem.
Zaten sonunda geri alacaksak niye verelim ki…
Başarıyla geçilmiş ilk günden sonra bir umut yerleşir yeniden, ‘Kim korkar hain diyetten’.
Spora başlarsınız bir de üstüne bu azimle. Neler giyebileceğiniz aklınızı kurcalamaya başlar artık, neler yiyebileceğiniz değil.
Gün ortasında uykunuz gelmemeye başlamıştır artık ya da iki adım yürüyünce nefes nefese kalmıyorsunuzdur artık. Ama televizyonda, ‘Yemekteyiz’ programını izlerken gözünüzden akan yaşlara engel olamazsınız.
Herkesin burun kıvırarak tattığı paçanga böreğini görüp yapışırsınız ekrana Sezercikgibi; ‘Bunu nasıl beğenmezler, şerefsizler’ dersiniz burnunuzu çeke çeke.
Öyle ki zıkkımı, köküyle bile yemeye razısınızdır, o derece.
Uzun süredir görmedikleriniz, değişikliği fark edip de; ‘Ne kadar zayıflamışsın’ dediklerinde ise; ‘ Açım diye haykırmak istersiniz, açım işte’…
Genelde; ‘Kalpten kalbe bir yol varsa o da aşktır elbet’ ya da; ‘Zaman, öyle de geçiyor, hayat, böyle de bitiyor’ temalı yazılarımdan sonra nerden çıktı bu yazı böyle diyebilirsiniz.
Demeyin ama, demeyin! ...
Çünkü etraftaki insanlar, an itibariyle üçe ayrılmış durumda...
Diyet yapanlar, diyet yapamayıp çenesine vuranlar, diyet yapmak için zaman kollayanlar.
Kime çarpsam diyet muhabbeti, nasılsın diyorum kilo aldım cevabını alıyorum.
İşler nasıl desem, cevap, ‘Ah bir kilo versem’…
Olay kontrolden çıktı diyeyim size, diyet bizi yönetiyor. Spor salonuna gitmeyen adam sayılmıyor, kinoayı duymayan aforoz ediliyor. Ya mantıklı mantıklı yapın şu işi ya da boş verin.
Önce kafanızda bitirin sonra işe girişin. Yoksa çıktığınız bu yolda, ilk durakta indirir.
Ama şu da var; Öldürmeyen diyet güçlendirir.
Velhasıl diyeceğim o ki; gelmeyin bu tuzaklara, bunlar hep Amerika’nın oyunu.
Ata yadigarı kebapla, baklavayla büyümüş, iskenderi künefeye katık yapmış bir milletin evlatlarıyız biz.
Can boğazdan gelir dediler, bize yalan mı söylediler?
Hani; ‘Bir gram et, bin ayıp örterdi’ , ‘Etin salçalısı, kadının kalçalısı’ değil miydi makbul olan...
Canım siz de maydanoz diyeti yapın, lahmacuna sarıp sarıp bitirin.
İlla egzersiz mi yapacaksınız, hayallerinizin peşinden koşun.
Ya da başınızı önce sağa sonra sola çevirin.
Bu hareketi size her yemek ikram edildiğinde üç kez deneyin.
Kilo değil aslında, sorun, her şeyi içimize atıyoruz.
Atmayın içinize, söyleyin…
Ve kilonuzla dalga geçen olursa onları da YİYİN!
CANSEN ERDOĞAN
twitter : @cansenerdogan
instagram : cansenerdogan
Snapchat : cansencann