ADIM KADIN
“Kadın olmak”…
Hani doktor olmak gibi, hasta olmak gibi, zengin olmak gibi. Bir sıfattan öte bir sembol sanki. Mağdur yerine kullanılıyor bazen, bazen suçlu yerine ama en çok dışardan uysal bir kedi içeriden panter gibi güçlü varlık yerine. Valla güçlüdür kadınlar, kabul etseniz de etmeseniz de…
Her kadın güçlüdür ama bazıları daha bir güçlü. Bilirsiniz onları, hemen tanırsınız dikkatli bakarsanız. Yüzlerinde hüzünlü bir tebessüm bazen de tüm acılara inat kahkahalar vardır. ‘Güç’, bir unvan, bir lakap, bir mertebe gibi yapışmıştır işte bu kadınların üstüne. ‘Güçlü Kadın’dır onlar, hep dimdik, ayakta. Ağlarlar ağlamasına da gözyaşları içine akar onların, yanaklarına değil. Ve sonra akan rimellerini silip saçlarını başlarını düzeltip kendilerine bir çeki düzen verip devam ederler yollarına.
‘Sen yaparsın’ denmiştir onlara, ‘Sen becerirsin’. ‘Kimseye muhtaç değilsin, her şeyin üstesinden gelirsin’. Yılmadan çalışır, zor okullarda okurlar. Başarı, onların parolası, azim anahtarlarıdır. İyi bir danışman, sorun çözücü, dert sövücüdürler. Dışarda para kazanır, evine sımsıkı sarılır, eşine eşlik, çocuğuna annelik yapmaya çalışır. Tüm bunları yaparken de hep bakımlı, saçı baş yapılı, tırnağı boyalıdır. Çocuk demişken, öyle kolay olmamıştır o;
Önce sevdikleri çocuktan adam sonra da o adamdan çocuk yapmışlardır. Olmamış adamları dalından koparmış, başlarını ağrıtmışlardır.
Ne kadar güçlüler ise o kadar kırılmışlardır, sıkı tutunmaya çalıştıkça da hayalleri yıkılmıştır. Yüreklerine mangal demek hafif kalır. Koca bir yanardağ gibidir cesaretleri, dürüstlükleri. Her şeyin farkındadırlar bu kadınlar; Kendisine yazıldığının da, kandırıldığının, kullanıldığının, çok sevilip sayıldığının da. Timsahtan çanta yapan kadın mı anlamayacak bunları, şaka mı?
O adamların estirdiği rüzgarlarda ojelerini kurutur bu kadınlar. Ağlayarak uyuduğunda bir de gözyaşlarını silerek uyandığında tehlikelidirler. Sevmeyi de iyi bilirler, gitmeyi de. Aşkın da hakkını verirler layıkıyla, ayrılığın da. Vaatlere karınları toktur. Canlarına okuyanlar çok olduğundan hariçten gazel okuyanlara eyvallahları yoktur.
Çekinir erkekler bu kadınlardan, özgüveni olanlar yaklaşabilir, kendine güvenenler yanaşabilir. Güçsüz hissedebilirsiniz çünkü onların yanında, zayıf ya da eksik. Her şeyle tek başlarına baş etmeye o kadar alışmışlardır ki onlar için bir şey yapamayacak sanmak korkutur bu adamları. E tabi bir yanda güçsüz, maddi manevi kendisine muhtaç, bağımlı kadınlar varken onların bitmek bilmez kaprisleri, tükenmez talepleriyle erkekliklerini ispat etmek kolayken ne gerek var kendine güvenimi sarsmaya diye düşünür er kişi; Kusurlarımla yüzleşmeye, aynada kendimi görmeye hazır mıyım ki? …
Cam gibidir bu kadınlar, şeffaf ve kırılgan. İçini görebilirsiniz eğer isterseniz ama kırıldıklarında da her şeyi keserler. Güçlü kadınlar kırılmaz demeyin, kadınların saçı bile kırılıyor, daha ne olsun! Üzülmeye, çaresiz kalmaya da hakları yoktur ayrıca, alacakları cevap hazırdır;
Sen nelerin üstesinden geldin, bununla mı baş edemeyeceksin? Güçlü kadınsın sen, bunu da halledersin!
Oysa biri de sormaz bu kadınlara; Güçlü olmayı sen mi istedin diye, her işi halledebilmek senin tercihin mi diye.
“Güçlü değil, pamuklara sarılmış mutlu kadın olmak varken, deli misin sen?” diyerek karışır kalabalığın içindeki yalnızlığına, bakmadan arkasına! …
Bu kadınlar ki sanılanın aksine alınlarından değil, yılların yükünü taşıdıklarından omuzlarından öpülmelidir aslında…
Hiçbir kız çocuğu güçlü bir kadın olarak doğmaz. Küçük birer prensestir onlar, tatlı, bilmiş ve ukala. Kodlanmışlardır şımarmaya eh çokça da işve, cilve, naza. Zaman değiştirir onları, gidenler, ihanetler, üzenler…
Kim sırtını güvendiği bir omuza yaslama imkanı varken, omuz omuza çarpışmaya ya da sıcacık bir kucakta huzur bulabilecekken tek başına uğraşmaya gönüllü olur? Gördüğünüz o güçlü kadınların kaçı yaradılıştan güçlü, kaçı hayatın içinde tek başına dimdik olmaya mecbur bırakılmıştır acaba? Hangisi istemez ki onlar düşünmesin hiçbir şeyi, endişe etmesin geleceği, yalnız uyumasın geceleri…
Sığınılan liman olmaya öyle alışmışlardır ki bilmezler sığınan gemi olmanın keyfini. Ve bu kadınlar sabırları taştığında limanları da yakarlar, değil sadece gemileri…
Kalbi acıyarak uyumaya, yalnız ağlamaya ve tek başına kalmaya alışmış kadınları üzebilirsiniz ama yıkamazsınız. Öğrenmiştir hayatla baş etmeyi, düşse de ayağa kalkıp yeniden devam etmeyi. O bilir ne zaman gideceğini, kalması gerektiğini, sevilip sevilmediğini...
En zor zamanlarında bir yol ayrımına gelirler; Ya güçlü olup kimseye boyun eğmeyecekler ya da zayıf bir kurban edasıyla onlara bunu ödetecekler…
Etrafınızdaki kadınlara dikkatlice bakın, hepsi bu ayrıma gelmiş, yolunu belirlemiştir.
Hayatınızdaki kadını buna göre seçerseniz, iyi edersiniz.
Seçiminiz, hayatınızdır;
Çünkü aslında bir kadın değil, bir hayat seçersiniz! …
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan