EL MÜNTEKİM
Böyle ağır bir başlıkla girdim mevzuya ama ne yapayım konunun kendisi ağır. Henüz kapanmamış acılara, kurumaya yüz tutmuş tatlı tatlı kaşınan yaralara değinmek pek de kolay değil. Dokunmak akortu bozuk bam tellerine, basmak tuzu taze hüzünlere zor iş. Ama boğulacaksak okyanuslarda boğulalım, derelerde yok işimiz. Hem yüzmek konusunda da fena değiliz…
El Müntekim; Asilerin, zalimlerin cezasını veren demek. İntikam alan yani. İşin ilginci, Allah’ın 99 isminden de biri. Haksızlık yapanlara, iftira atanlara, kul hakkı yiyen günahkarlara cezalarını en layıkıyla veren, bedellerini en ağır şekilde ödettiren yüce kudret, Tanrı’nın ta kendisi evet.
Valla herkes gibi benim de aklımdan geçmiyor değil tabi çoğu zaman ama zordur intikam almak, herkesin harcı değil. Zordur, entrikalara gücü yetmez insanın, kalp kırmak, can acıtmak dile kolay da ele zordur. Pişmanlığa bırakabilir öfke yerini çünkü, kendine kızabilir, ezilebilir, saygını kaybedebilirsin sonrasında. Anlık kararlar tarifsiz acılara, zamansız pişmanlıklara dönüşebilir bir anda. Velhasıl ayar işidir bu biraz, kaçarsa yemek yenmez olur, ayarında ise tadından yenmez olur.
En güzel intikam, başarılı olmak denir ya, aynen de öyle. Daha da güzeli mutlu olmak, söyleyeyim bakın size. Bazen sadece unutmaktır intikam bazen yok olmak ortadan. Hani öyle bir kayın ki yıldız gibi hayatından, yapabildiği ancak dilek tutmak olsun arkanızdan…
Zalim olmak için firavun olmaya gerek yok; Bu bazen hocanız, kocanız, kankanız olabilir. Evladınız yakabilir canınızı, aileniz, çok sevdikleriniz...
Biliyor musunuz, aslında intikamda, intikam alınan kişi kazanır. Siz onu düşündükçe, o yangının külünü söndürmedikçe o, aklınızdaki, kalbinizdeki yerini sağlamlaştırır. Yaşadıkça gördüğüm; Birini yaptıklarından dolayı üzmek istiyorsan affedeceksin ki bu iyiliğin altında ezilsin, ezilmiyorsa da içinizdeki nefreti bile yaşamaya değmiyordur, unutun gitsin.
Benim de çok şeyim vardı anlatacak, ne çok şey…
Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı, söylemesem gönlüm razı değildi.
Ne yapacaktım, susacaktım.
Sessizliğin, en güzel cevap, kelimelerin kadar edebin, edebin kadar ederin olduğunu mu anlatacaktım, acımadan nefesime, fazla mesai yaptırarak cümlelerime…
Ne gerek vardı, varsın sustuklarımı duymasınlardı…
Bir gün çok tatsız, kendimi haksızlığa uğramış ama elimden bir şey gelmesi imkansız hissettiğim bir anda karşılaştım Şems-i Tebrizi’nin şu sözleriyle;
“Sana affedilmeyecek kadar büyük hata yapan birine akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan Bütün samimiyetinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir...”
Bırak ilahi adalet tecelli etsin diyor Şems, bırak kalbin en değerli enstrüman olarak kalsın. En güzel melodiler, sığmaz o kalbe, çal çal bitmez. Ancak gel gör ki, bazı insanlar maalesef nota bilmez...
Epeydir öyle yapıyorum ben, tutmuyorum artık başkalarının hatalarını zihnimde, taşımıyorum o yükleri yüreğimde. Ah bile edemiyorum, olur da gidip tutar, yine üzülürüm benim yüzümden oldu diye. Yani işte kiminizin iyi niyet, kiminizin salaklık olarak adlandırdığı bu duygu varken bende, bu iş zor açıkçası, üzücü ve yıpratıcı. Tamam canım, akıl vermiş Allah, gerekirse alabilirim intikamımı da Tanrı bu konudan benden daha yaratıcı…
Yaptığınız fedakarlıklar mı ne olacak? Fedakarlık, başkaları için yaptıklarınız için değil, kendiniz için yapmadıklarınızdır, yani bir şey olmaz. İlahi adalet, vicdanın sesidir, hiç şaşmaz.
Bazen de sizin hiçbir şey yapmanıza gerek kalmaz, Allah sessizce alır intikamınızı- ki en sevdiğim şekli bu. Gerçi sessiz değil de gürültülü olanını tercih ederim ama napacaksın...
Şimdi size; ‘Unutun sizi üzen şeyleri, takmayın kafanıza’ falan gibi ütopik cümleler söylemeyeceğim çünkü önce kendimden başlamam gerek ki ben de bunu pek beceremeyeceğim. Unutmayın valla, ne üzenleri ne de üzen şeyleri. Tamam takılıp da onlarla yaşayın demiyorum da unutmayın işte, hatırlayın ama takılmayın. Mesela ben buradan sesleniyorum; Kin tuttuğum kim varsa nöbetini tuttuğum acıları teslim alacağı günü beklesin. Emanetiniz bende! Döktüğüm gözyaşlarını silmek için kullandığım mendillerle halay çekmeye hazır olun !
Valla şu bir gerçek ki ne yaparsak yapalım, ne plan kurarsak kuralım hiçbiri Allah’ın vereceği ceza, alacağı intikam kadar başarılı, akıllı ve yaratıcı olamaz. Dökülen hiçbir kan yerde kalmadığı gibi hiçbir gözyaşı da karşılıksız kalmaz. O halde en güzeli, hayatı dolu dolu, inadına başarılı, inadına mutlu yaşayıp intikam meselesini o ilahi güce bırakmak, gerisine karışmamak…
Hem yaşattığını yaşamadan gitmeyi, hiçbir kitap yazmaz. Kul hakkı yiyen, iflah olmaz. Dünyevi adalet şaşsa da ilahi adalet hiç şaşmaz. Yarına kalsa da yanına kalmaz !…
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter:@cansenerdogan
instagram: cansenerdogan