Son derece yoğun, karışık ve hareketli bir haftanın ardından ilk kez kendi kendimle kaldım. Bir fincan kahve yapıp bilgisayarın başına geçtiğim ve saat 23:40; Pazar gününün yani hafta sonunun son saatleri. Gerek bizzat yaşadığım gerekse de şahit olduğum birçok şey oldu paylaşmak için sabırsızlandığım. Yılın boşanmasına da denk geldi bu hafta bir de tabi. Acun –Şeyma ayrılığını yorumlamayan, fikrini açıklamayan bir ben kalmışım bakıyorum da. Neyse onu da haftaya yazarım artık çünkü en sevdiğim ayın gelişini, umutlarımdan tutup beni gülümsetişini atlamak istemiyorum.
O halde bayanlar, baylar; Elinizde bir fincan çay ya kahve, biraz hüzün biraz keyif karıştırılmış bir ruh halinizle karşınızdaaaaa; ‘Aralıııık’ !
Uzun paçalı donlu, kocaman göbekli, hediye çuvallı, tonton bir adamın kahkahaları çınlatırken etrafı, süslenmişken her yer rengarenk ve cafcaflı, sonbahardan kalma bir hiçlik edatı bağlarken kalpleri zamana, dank eder geldiği, belki de yılın en önemli ayının; “Aralık’ın….
Kasımın şişirilmiş egosunun ardında, bitişlerin, mutsuzlukların, bunalımların, telafisi imkansız hayallerin tüm suçu yüklenmiştir aralığa. Aylar içinde en büyük haksızlık da kendisine yapılıyor aslında. Ne ocak gibi gereksiz bir telaş içindedir aralık, ne de şubat gibi kaybolmuş ve kısa. Köprüden önceki son çıkıştır; Ömrü biten ilişkilere veda, huzura gebedir, umutlara sıfır, sahibinden kelepir. Tüm süsüne püsüne, ışıltısına şatafatına rağmen en derin, en sakindir. Ayrılık kokan hüzünler, vuslat ümitlerini yitirip yollara düşerler. İşte tüm hayaller, kurtulup kafeslerden, kışa doğru süzülürler. Aralıktan sızıp soğukta ölürler...
Kasımın ittirmesiyle ocağın kaktırması arasında sıkışmış, yanıp sönen neon ışıklarının aydınlattığı bu renkli ay, bitişlerin adıdır. Vakti gelmişse gitmenin zamanıdır; Bazen dünden, bazen ömürden, gönülden. O son kusura bakıp defteri kapama anıdır. Gitme zamanı gelmişse 'dur' demenin, zaman geçmişse 'dön' demenin ve aşk bitmişse 'yeniden' demenin hiçbir anlamı yoktur.
Aynı zamanda da gerçek aşklara da yakışandır ama. Yanık tenlerin, derin dekoltelerin cüretkarlığıyla doludizgin yaşanan yaz aşkları değil sevgilinin soğuktan kızaran yanakları, moraran dudakları ile daha çekici olduğu, kat kat giysilerinin içindeki vücudun değil de ışıl ışıl parlayan gözlerin anlam kazandığı kış aşklarıdır gerçek olan. Terleten değil ısıtandır, gerçek olandır. Ondandır ki; Yaz aşkları mevsimlik, kış aşkları evladiyeliktir.En derin aşkların ayıdır aralık, mevsim kış olsa bile. Sevgilinin sözleri ısıtır yüreğini, eritir kalbini. Kırmızı-beyaz pötikareli battaniyenin altında kavuşan bedenler, şöminenin önünde ısınan yürekler, sıcak şarap kadehlerinde lal olan şerefe’lerdir.
Onca kalabalığa, yeşile, kırmızıya rağmen yalnızlığa yakışandır aralık. “Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak’ şarkıda dediği gibi. Vakti geldiğinde, dualar aminlere değmediğinde, saygıyla veda edip usulca uzaklaşmak gerekir hatta belki kendinden bile. Düşler, boza kıvamına gelince tarçınlı yüreğinizde, kestane olunca umutlarınız, kayıp suya düşünce, derin bir ah süzülür dudaklardan, gelecek geçmişe küsünce.
Aralık, bir tren vagonunda, gece yarısı geçilen şehirler gibidir; Sessiz, sakin, derin. Ya da arabanın içinden el sallamak gibi; Huzurlu ve de güvenli. Geceyi bölen endişeler, günübirlik ilişkiler barındırmaz içinde, temmuz gibi değildir yani. Kendinle kalmanın keyfidir aksine, kendini keşfetme, özüne dönme. Ayrılıkla aralığın kelimelerinin hemen hemen aynı olması, bir tesadüf mü sizce?
Sanmam; Aralık, yıla vedadır, ayrılık O’na. Aralık ayının aralığından ayrılık görünür bir şekilde.
Diyeceğim o ki, renkli, ışıltılı dünyası, yanıltmasın sizi, en yalnız aydır aslında aralık, en düşünceli. Kocaman kahkahalar atan mutsuz insanlar vardır ya hani, işte tam da onun gibi. En uzun geceyi barındırır bünyesinde, en şehvetli sevişmeleri. Ve nihayet gebe kalır yeni bir yıla, başlangıçlara, umut dolu yarınlara. Ve bir şey diyeyim mi;
Sorun ne olursa olsun, kalbinize; “her şey yolunda” deyin. Çünkü kalbiniz hassastır ve sözlerinize çabuk kanar…
Velhasıl tutundum ben aralığa ama sen gel Yeni Yıl, ben sana yetişirim;
Ben ne kara kışlar gördüm yine de yenilmedim.
Düşlerimi taç yaptım saçlarıma, göçmen kuşlarla selam yolladım sıcak diyarlara,
Geçmişi usulca bıraktım yere, gelecekle artık benim işim,
Bu kış da efkarlıyız, bahara Allah kerim…
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: cansenerdogan