“Bir ilkbahar sabahı, güneşle uyandın mı hiç? ”diyor şarkı…
Uyandım…
Gelin olmuş bahar dallarını gördüm, penceremin kenarına arsızca sırnaşmış.
Gülümsedim;
Hoş geldin!
Soğuk bir hançerle tam kalbinden vurulmuş bir şehrin, gözleri yolda hayaliydin.
Yeşil ümitleriydin içi içine sığmayan sabırsız yüreklerin, dal dal uzadığın, tenlerinde çiçekler açtırdığın. Çekip almışken kışı koynuma, ısıtmaya çalışırken hohlayarak buz tutmuş yüreğimi, gelişinle cemreler düştü aklıma, kalbime. Tepeme üşüşen bulutlarınla, eteğinde topladığın alların morlarınla, kekik kokan kırkikindi yağmurların, günaha çağıran günbatımlarınla, ey bahar;
Hoş geldin yine nisanla...
En cilvelisi mevsimlerin ve en aşüftesi!
Şımarık bir sevgili gibi doludizgin gelir girer en kuytulara, kök salar umarsızca, ruhun en derin kıvrımlarında ve kandırıp yeşillendirir aşka.
Yağmura aşık hazana vurgun bir kadın olsam da çiçekli böcekli yazılar yazasım var bu ara. Çıplaklığından arınırken ovalar, dağlar, sarı laleler giymiş üstüne, yollar, bağlar. Üzerine ay düşmüş toprağın, burnumda esmer kokusu, yeşilin griye isyan edip umudun saçlarını ıslattığı bahar. Bolluk ve berekete davetiye, mahzun kalplerin yüzünün dönüşü güneşe…
Arabaya atlayıp gidesim var hiç durmadan. Nereye gittiğimi bilmeden, önemsemeden. Sahi hangi ara büyüdük biz, daha dün annemizin kollarında yaşarken, çiçekli bahçemizin yollarında koşarken, Papatya gibi beyaz ve inceyken niye bir mahzun mor menekşe’ye dönüştük? ‘Ellerinde çiçekler, kapımızda sırılsıklam’ bekleyenlere neden gitmedik ‘güllerin içinden koşarak koşarak’?
Dedim ya çiçekli yazılar yazasım var bugün mis gibi kokan. Bahar da en çok çiçek demek değil mi zaten? En sevdiğim şey çiçek benim.
Küçükken;
‘Büyüyünce çiçekçiyle evleneceğim’ derdim, o derece yani. Çiçekçiyle evlenmedim ama çiçeklerden de hiç vazgeçmedim. En sevdiğim hediye de çiçek oldu her zaman. Düşünülmüş, özenilmiş, o çiçeğe yakıştırılmış olma duygusu yüzünden galiba. Pahalı hediyeler, kıyafetler, mücevherlerdense zarif bir çiçek hep daha mutlu etmiştir beni. Ben parayla satın alınabilecek o şeyleri gidip kendim de alabiliyorum mağazalardan. Ama üstüne iliştirilmiş özel bir notla kendime çiçek gönderemiyorum ki. O yüzden çiçek, benim için en kıymetli…
Orkidenin yeri bir başka benim için. Yeryüzündeki tüm çiçeklerin onun soyundan geldiğini bilince daha bir asil, daha bir vakur geliyor gözüme. Çabuk solmuyor- direniyor hayata karşı. Benim gibi sanki, benziyor muyuz ne?
Ama uzun saplı kırmızı güller, en sevdiğim. Kırmızıya sevdam, bir katre gül yaprağının üzerinde. İzlemeye doyamadığım, dokunmaya kıyamadığım, koklamaktan bıkmadığım…
İçimdeki küçük kızın yalınayak çimenlerde koşmasından mıdır bilmem, bahar gülümsetiyor beni. Yüreğimi sarhoş ediyor, bedenimi yorgun. O üşümemek için giydiğim, incinmemek için büründüğüm güç mantosunu çıkarıyorum. Dik durmak, güçlü olmak zorunda değilmişim gibi geliyor, güneşin dizlerine başımı yasladığımda. Ilık bir rüzgar saçlarımı okşarken usul usul, kalbimin tüm içtenliğiyle teslim oluyorum pembeye, maviye, yeşile...
Hayattaki tüm radikal kararları baharlarda almış biri olarak bunun sebebini de doğaya bağlıyorum. O ottan, böcekten, çiçekten, güneşten gelen enerji ne istediğini gösteriyor sana ya da ne istemediğini. Hani yazlık- kışlık kıyafetler ayrılır ya, onun gibi.
Önce mecburiyetler;
Ne kadar gerekliler, ayırmak lazım, tahammül edilecekler, gönderilecekler.
Sonra çevrendeki kişiler;
Seni üzenler, sevenler.
Yük olanlar, yükü alanlar.
Tuhaftır ama evren de bir şekilde yardım eder, misyonunu tamamlayanların çıkmasına yardımcı olur hayatımızdan. Bir vesile olur mutlaka, ya kalbimiz kırılır, bölünür parçalara, ya da bir kazık saplanıp kalır sırtımıza. En yakınınızdaki olur bu bazen, eş- dost bildiğimiz, hep yanında olduğumuz, yanımızda olacak zannettiğimiz.
Öyle değilmiş dersiniz bir gün;
‘Değmezmiş’…
Alıp başını gitmelerin mevsimi bahar. Dünyaya sırtını dönüp bahara koşan yüreğin sessiz çığlığının, bakir kuytularda izini sürme zamanı. Nazlı bir gelin gibi papatyalarla dolar, düş ekili tarlalar ve ruhu yıkayan nisan yağmurlarıyla sarmaş dolaş olur yapraklar. İşte o zaman, bir şarkı dolanır dilime; Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum, yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar...
Hayat, yeniden başlar her bahar ve okunmuş, bilindik satırlara inat, henüz yazılmamış bembeyaz bir sayfadır. Renklerin kokularla, sabrın selametle kavuşmasıdır.
Huzura vuslattır.
Gece yağmurlarından sabah güneşine selam olsun,
Kahverengi dallarda pembe çiçekler açabiliyorsa eğer, umut her zaman vardır…!
CANSEN ERDOĞAN
www.cansenerdogan.com
twitter: @cansenerdogan
instagram: @cansenerdogan