Daha önce “İstanbul’da Yapıların Deprem Gerçeği”nin korkunç bir tabloyu ortaya koyduğunu açıklayarak dikkatleri toplayan İnşaat Yüksek Mühendisi Selami Oğuz, ‘Yarısı Bizden’ kampanyasında belirsizliklerin olduğunu ve açıklanması gerektiğini söyledi.
İnşaat Yüksek Mühendisi Selami Oğuz, Türkiye Haber Ajansı İnternet Gazetesi - www.turkiyehaberajansi.com ‘a ‘Yarısı Bizden’ kampanyasının başarılı olması için gereken şartlar konusunda açıklama ve önerilerde bulundu…
Türkiye Haber Ajansı (TRAJANS): Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kentsel dönüşüme girecek yapıların maliyetlerinin yarısının devlet tarafından karşılanacağını duyurdu. Yardımların 750 bin ve 900 bin lira tutarında olacağını açıkladı. Vatandaşın, dönüşüm için kalan yarı ücreti ise; 0,79 faizle 10 yıl boyunca geri ödeyeceğini belirtti. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz. Olası Marmara Depremi öncesinde İstanbul konutları için güvence olur mu?
İnşaat Yüksek Mühendisi Selami Oğuz (S.O.): Öncelikle, ‘Yarısı Bizden’ kampanyası belirsizliklerle dolu. Devlet Yarısı Bizden kampanyası ile vatandaşın sadece 750 bin veya 900 bin TL borçlanacağını, %10 peşinat alınmayacağını açıkça beyan etmeli. Toplumu aylık 5625 TL veya 6750 TL ödeme yapılacağı hayallerine sürüklememeli.
Öncelikle Deprem gerçeğini hatırlatmak isterim. 1999 Kocaeli- Gölcük depreminin getirdiği yıkım Türkiye’de yapı alanında inşaat mühendisliğinin ne kadar kötü uygulandığını gözler önüne serdi. Deprem olduğunda İSKİ Genel Müdür yardımcılığı görevini yürütmekteydim. Bu depremi gece 03.02 de İstanbul- Göztepe’deki evimde 53 saniye sarsılarak yaşadım.
Gölcük depreminin verdiği hasarları ve can kaybını görünce İstanbul’u bekleyen tehlikeyi önlemek maksadıyla duyduğum mühendislik sorumluluğuma ve o tarihlerde 32 yıllık inşaat mühendisliği tecrübeme dayanarak olası İstanbul depreminin getireceği yıkımı, vereceği zararı ve deprem öncesi yapılması gereken işleri anlatan bir bilgi notu hazırladım.
Bu bilgi notunu önce 3194 sayılı İmar kanunu ve kısa adı Afet kanunu olan 7269 sayılı Umumi hayata müessir afetler dolayısıyla alınacak tedbirler ve yapılacak yardımlara dair kanun ile yapıların projelerine uygun yapılıp yapılmadığını kontrol etme yetki ve sorumluluğunda olan ilçe belediyeleri başkanlıklarına sundum. Şahsen tanıdığım birkaç ilçe başkanına bizzat izah ettim. Ama bu kişilerin bu konuya hiç ilgi duymadıklarını müşahede edince çok şaşırdım. Bilim adamlarına göre deprem felaketi, İstanbul’un kapısına dayanmıştı. Ama bu tehlike, yapıları depreme karşı güvenli yapmakla görevli, yetkili ve sorumlu olan ilçe belediyelerinin umurlarında bile değildi. Belediyeleri kimlere emanet etmişiz.
(TRAJANS): Çok vahim bir durum Selami Bey. Belediyelerde kimlerle görüşme yaptınız? Marmara depreminin olası etkisinin farkına varamıyorlar mıydı? Bilgi notunu birilerine verebildiniz mi?
(S.O.): O tarihlerde İBB Başkanı Ali Müfit GÜRTUNA, Genel sekreter Mesut PEKTAŞ idi. İBB Danışmanı yer bilimci Prof. Dr. Metin İLKIŞIK ile tanıştım. O’nun danışmanlığında İBB Zemin Deprem Müdürlüğü, Japon JICA firmasına bir ön etüt yaptırmış ve olası 4 senaryo ile İstanbul’da yaşanacak depremin can ve mal kaybını hesaplatmıştı. Rakamlar dehşet vericiydi. Önlem alınmazsa olası Marmara depremi Ülkenin bekasını tehlikeye atacak boyutlardaydı. İstanbul bir an önce depreme güvenli hale getirilmeliydi.
Hazırladığım bilgi notunu AKOM Binasının açılış töreninde Genel Sekreter Mesut PEKTAŞ’a verdim. O, raporla ilgilendi ve benden deprem konusunda İBB’ye yardımcı olmamı istedi. İstanbul’da 1,3 milyon yapı vardı ve bunların depreme karşı güvenli olup olmadıklarının kolayca tespit edilmesi gerekiyordu. Üç arkadaşla birlikte çalışmalara başladık. Bu maksatla 15 bilim adamının katıldığı bir günlük bir sempozyum düzenledik.
Amacımız zaman dar olduğundan acilen depreme dayanıklı (sağlam veya çok az hasarlı), depremde yıkılmayacak ama hasar görecek binaları (az veya orta hasarlı) ve depremde ağır hasar görecek veya yıkılacak yapıları çok kısa ve kesin bir şekilde belirleyecek bir yöntemi bulmaktı. Böyle bir yöntemle yapıların tümü kısa sürede incelenecek ve depreme karşı güvenli olanlar (yeşil), güçlendirilmesi gerekli yapılar(sarı) ve yıkılıp yeniden yapılacak yapılar(kırmızı) olarak etiketlenecekti.
25 Ocak 2002 tarihinde yapılan bu sempozyumda da büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Çünkü bilim dünyası yapıların kısa sürede durumunun nasıl inceleneceğini ve deprem zararlarının nasıl önleneceğini bilmiyordu. Üniversitelerimiz bu tür pratik yöntemleri belirlemekten çok uzaktı. İBB’ye bir Deprem Master Planı hazırlanmasını tavsiye ettiler.
İBB, 4 üniversiteden bu konuyla ilgili bilim adamlarıyla bir protokol yaptı. Bilim adamları 2 sene süren bir çalışmadan sonra İstanbul Deprem Master Planını hazırladılar. Bu çalışmaya İTÜ, ODTÜ, YTÜ ve Bİ Üniversitelerinden yüzden fazla öğretim üyesi katıldı. Ama yapıların deprem performansını kolayca belirleyecek bir yöntem ortaya konulamadı. Depremden sonra 5 yıl geçmişti ve bir arpa boyu yol alınamamıştı.
(TRAJANS): İstanbul Deprem Master Planı yanlış mıydı, doğruysa uygulanamadı mı? Neydi engel?
(S.O.): Master Plan düşüncesi doğruydu. Planlı hareket edilmeliydi. Ancak teoriden uzaklaşılıp ortaya somut ve uygulanabilir çözümler konulmalıydı. Ne var ki üniversitelerin böyle bir becerisi yoktu.
Master (ana) plan çalışmaları sırasında mimarlar ve şehir plancıları Kentsel Dönüşüm fikrini öne sürdüler. Bu düşünce Deprem dönüşümünü ikinci plana atan bir düşünce idi. Bu düşünce İstanbul’un deprem dönüşümünü başarısızlığa uğratır diyerek bu fikre şiddetle karşı çıktım. Ama bir çıkar dünyasında yaşıyorduk ve Kentsel Dönüşüm fikri insanlara çok cazip geldi. Deprem dönüşümü yerini kentsel dönüşüme bıraktı ve İstanbul deprem riskinden kurtulamadı.
2005 yılında İstanbul’da Deprem dönüşüm için yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması konusunda önümüzde üç engel vardı.
1-Teknik sorunlar: Elde yapıların deprem performanslarını basit ve doğru ölçecek bir yöntem yoktu. Yapıların önemli bir bölümü kaçak yapı niteliğindeydi. Yani yapı belediyece tasdik olunmuş projelere göre yapılmamış bu nedenle iskân alamamıştı.
2- Hukuki konular: Belediyeler tekniğine uygun yapıldı kabulüyle bir kısım yapılara iskân vermiş ve bu yapılarda 634 sayılı Kat Malikleri kanununa göre bir yönetim kurulmuştu. Yapının deprem dönüşümü için kat maliklerinin %100’nün onayı gerekiyordu. Bu onayın alınamadığı yapılarda deprem dönüşümü başlayamıyordu.
TC Anayasasının;
2. Maddesi; devletin sosyal devlet olduğunu
5. Maddesi; Devletin gayesinin kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak olduğunu
11. Maddesi; Kanunların anayasaya aykırı olamayacağını
57. Maddesi; Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler hükümlerini içermekteydi.
Ancak bu yükümlülüklerine rağmen Devlet ,İstanbul’da deprem öncesi yapılması gerekli deprem dönüşümü için hiçbir adım atmıyordu
3- Ekonomik konular: En önemli konu buydu. Kat malikleri deprem dönüşümü için gerekli inşaat maliyetini karşılayamıyordu. Dönüşümü yapmak isteyenlere devlet uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlamıyordu. Devlet, Özel İletişim Fonu altında bir vergi topluyor ama bunu deprem dönüşümü için kullanmıyordu. 7269 sayılı kanun deprem olduktan sonra devreye konulduğundan bu kanundan deprem öncesi yararlanılamıyordu. Doğal afet sigorta fonu (DASK) da deprem olmadan çalışmıyordu.
(TRAJANS): Açıkça görülen deprem tehlikesi konusunda sosyal devlet gereği yapılan bir çalışma yok muydu? Afetlerle ilgili kanunlar yok mu sayılıyordu?
(S.O.): Özetle; İstanbul’u bekleyen deprem tehlikesi biliniyor ama bu konuda hiçbir adım atılmıyordu. Yönetmelikler (1998-2008) yenilendi, İstanbul’da zemin etütleri- mikro bölgeleme çalışmaları tamamlandı, Güçlendirme yönetmeliği çıkarıldı. Ama anayasanın sosyal devlet ilkesine göre hareket etmeyen ve neo-liberal politikalar uygulayan devlet, mülk sahiplerine ekonomik destek sağlamadı. Deprem dönüşümü için belediyelerin ve devletin atması gereken adımlar atılmadı. Bu nedenle kısa adı Kentsel Dönüşüm olan yasa çıkarılıncaya kadar İstanbul’da deprem dönüşümü için somut bir uygulama başlayamadı. 13 sene kaybedilmiş ve deprem dönüşümü için zaman daralmıştı.
a) 6306 sayılı kanun ve uygulaması: 16. Mayıs. 2012 tarihinde kabul edilen Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi adı altındaki kanun 15.12 2012 tarihinde çıkarılan yönetmelikle uygulamaya konuldu. Kısa adı Kentsel Dönüşüm olan bu kanunla deprem dönüşümü için gerekli ekonomik bedel ranta dayanak temin olunmaktaydı. Bu kanunla deprem dönüşümü tam olarak gerçekleştirilemezdi. Zira rantı olmayan veya çok düşük olan yapıların bu yasa ile depreme güvenli hale getirilmesi olanak dışıydı. Devlet, deprem dönüşümü için kira bedeli ve bir kısım harçları muaf tutma dışında vatandaşa ciddi bir ekonomik fayda sağlamamaktaydı.
Bu olumsuzluğuna rağmen 6306 sayılı kanun iki önemli fayda sağladı.
*İlki yapıda kullanılan donatının konuluş şekli ile miktarı yönünden ve dökülen betonun basınç mukavemeti (dayanımı) açısından çıkarılan yeni yönetmelik şartlarına uymayacağı öngörülerek 1998 yılı öncesinde inşa olunan yapıların depreme karşı güvenli olamayacağının kabul edilmesiydi.
Böylece yapıda yapılacak teknik incelemeler sonucu beton dayanımının ve donatının durumunun tespit edilmesiyle yapının depreme karşı güvenli olup olmadığına kolayca karar verilecekti. Toptancı bir yaklaşım olan bu kararın tartışılacak yanları vardı. Ama doğruları fazlaydı ve uygulama pratiğine sahipti. Üniversite dünyasının bulamadığı bu basit yöntem mühendisler tarafından bulundu ve uygulamaya konuldu.
İkincisi deprem dönüşümü için gerekli olan kat malikleri kararının %100 oranından 2/3 oranına düşürülmesiydi. Böylece deprem dönüşümünde kat malikleri daha kolay karar alabileceklerdi.
Bu iki kararla deprem dönüşümüne engel olan iki önemli konu aşılmış oldu. Ancak en önemli sorun olan ekonomi konusunda devlet bir adım atmadı.
Sosyal devlet ilkesiyle hareket edilmedi. Ekonomi ranta bırakıldı. Kentsel dönüşüm yasası ile İstanbul’da önemli bir yapılaşma gerçekleştirildi ve bu girişim kamuoyuna deprem dönüşümü olarak sunuldu. Rantı olmayan ve mutlaka yıkılıp yeniden yapılması gereken çok sayıda yapıya dokunulmadı. Sonuçta 1999 depreminden sonra 24 yıl geçmesine rağmen İstanbul olası Marmara depremine karşı güvenli hale getirilmedi.
Toplum bilimsel gerçeklere önem vermeyen bir akıl tutulması ile alması gereken tedbirleri almıyordu. Toplumun uyanması için, büyük can ve mal kaybı yaşanan depremlerin olması mı gerekiyordu?
b) 06 Şubat 2023 Kahramanmaraş- Pazarcık ve Elbistan depremleri: Bu depremler bağrımızı yaktı. Bu felaket insanların maddi çıkar uğruna bilimsel gerçekleri çiğnememiz nedeniyle meydana gelmişti. Yaptığımız hatalar ve yanlışlar yüzünden kendimizi hesaba çektik mi? Çekmedik.
Bu hesaplaşmayı yapmadığımız gibi sorumlu kişiler kader anlayışını çarpıtarak hatalarına Tanrıyı ortak etme cür’etini ve densizliğini gösterebildiler. Tanrıya karşı yapılan bu saygısızlığa toplum olarak gerekli tepkiyi göstermedik. Kötülüğü emretmeyen Tanrının hakkını korumadık. Biz, nasıl Müslüman bir toplumduk?
‘’Ne ekersen onu biçersin.’’ gerçeğini unutan, yapılarını bilimsel gerçeklere göre yapmayan, bilime ve kurallara uymayan yapılar için oy kazanmak uğruna aflar çıkaran ve bu yanlışlıkları alkışlayan, Ülkenin deprem gerçeğini unutan, yanlışları doğru yerine egemen kılan bir toplum acaba ne bekliyordu.?
Nasihattan ders almayanlar musibetlerden ders alırlar. Pazarcık ve Elbistan depremleri sonrasında beklenen Marmara Depreminin gerçekleri birden hatırlandı. Toplum binasını kontrol ettirmek için belediyelere koştu. Devlet yıkılan konutları en kısa sürede yapacağım diyerek kolları sıvadı. Yıkılma olasılığı olan yapıların dönüşümünde yeni adımların atılacağı seçim vaatleri olarak ardarda sıralandı.
c) Depremlerde yıkılan yapıların yapılması: Bu yapıların sayısı yüzbinlerle ifade edildi. Devletin bunları bir yıl gibi kısa bir sürede tamamlayacağı vaat olundu. Önümüzde 14 Mayıs seçimleri olmasaydı eminim daha gerçekçi hareket edilirdi.
Bu kadar çok yapı bu kadar kısa zamanda mevcut iş gücü, daha önemlisi bu sektörde çalışanların yapım anlayışı ile sağlıklı inşa edilemez. Yer seçimi isabetli yapılamaz. Bunlar zaman ister. Bu işler ancak planlama yapılarak doğru gerçekleştirilebilir. Yapıların sağlıklı inşa edilebilmesi için bilimsel disiplinin sağlanması şarttır.
Yapılması gereken; tüm depremzedelerin bir yıl içinde çadırdan kurtarılması ve bu kişilerin konteyner kentlere yerleştirilerek onlara sağlıklı (banyo yapabilecek) bir yaşam ortamı sağlanmasıdır. Daha sonra konutlar birkaç seneye yayılarak inşa olunabilir. Seçimlerden sonra umarım akl-ı selim hâkim olur, planlı uygulamaya geçilir ve yanlışlıklar azaltılır.
Depremde yıkılan yapıların yerine yapılacak yapılar 7269 sayılı kanuna göre inşa olunmaktadır.
15 Mayıs 1959 yılında yürürlüğe konulan 7269 sayılı kanunun yapı inşa bedelinin geri ödemelerine ilişkin 40. Maddesinin çeşitli tarihlerde yapılan değişikliklerle son şekli aşağıya çıkarılmıştır.
*********
“Bu Kanuna göre arsa olarak dağıtılan veya üzerinde bina inşa edilen taşınmaz mallar, hak sahiplerine borçlandırma senetleri imza ettirilmek sureti ile verilir. Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca o yerde borçlandırmanın ilanı tarihinden itibaren Bakanlıkça kabul edilebilir mazereti dışında 2 ay içerisinde borçlanmalarını yapmayanlarla, borçlanmasını yapmış olmasına rağmen binayı Bakanlıkça mahallinde yaptırılacak duyurudan itibaren 45 gün içinde teslim almayanların hak sahipliği kendiliğinden sona erer.
(Değişik: 4/4/1985 - 3177/1 madde).
Bu taşınmaz mallar üzerine, Türkiye Emlak Kredi Bankasının isteği ile, bu banka lehine, tapu dairelerince borçlandırma senetlerine dayanılarak, kanuni ipotek tesis olunur.
Konut ve konut inşası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsizdir. Dükkân ve fırın gibi yerler için yapılacak borçlandırmalar ise yıllık % 4 (Yüzde dört) faize tabidir.
Borçluların hesaplarına tahakkuk ettirilecek faizler, banka ve sigorta işlemleri vergisinden muaftır.
Borçlandırma bedelleri, konut, konut inşası, arsa ve sair yardımlarda en az 20 ve en çok 30; dükkân ve fırın gibi yerler için yapılan yardımlarda ise, en az 5 ve on çok 15 yılda ve eşit taksitler halinde tahsil edilerek fon hesabına yatırılır.
İlk taksit, ihaleli ve emanet işlerinde inşaatların bitirilip hak sahiplerine teslimi tarihinden itibaren iki yıl sonra, Evini Yapana Yardım Yönteminde ve orta hasarlı konut ve işyerlerinin onarımında ise son kredi diliminin hak sahibine ödendiği tarihten itibaren iki yıl sonra başlar.
(Değişik fıkra: 30/3/2005 – 5327/4 maddesi).
Vadesinde ödenmeyen taksitlere dair borç, gecikilen her gün için yıllık % 5 gecikme faizi ile tahsil olunur. Vadesinden önce iki yıllık taksitten az olmamak kaydı ile mevcut borcu defaten ödeyen hak sahibinin borcu % 20 indirime tâbi tutulur.
(Değişik fıkra: 31/5/2006 – 5511/1 maddesi).
Evini yapana yardım yöntemi ile konut veya işyerinin yapımı için yatırım programında yılı ödeneği ayrılan hak sahiplerinden, 29 uncu maddeye göre yürürlüğe konulan yönetmelikte belirtilen mücbir sebeplerin dışında mazereti olmadan iki yıl içinde konut veya işyerlerinin inşaatına başlamayanlar ile mücbir sebep kapsamında mazereti bulunanlardan mücbir sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren kırkbeş gün içinde inşaatına başlamayanların veya ayrılan ödeneğinin bir kısmını kullandıktan sonra inşaatına devam etmeyen hak sahiplerinin, konutlarının veya işyerlerinin yapımı yatırım programından çıkarılır ve hak sahipliği kendiliğinden sona erer.
(Ek fıkra: 31/5/2006 – 5511/1 madde)
Yılı ödeneği ayrılan hak sahiplerinden kendilerine açılan kredinin bir kısmını kullanıp inşaatın geri kalan kısmını kendi imkânları ile projesine uygun olmak kaydıyla fen ve sanat kurallarına uygun olarak tamamlayan hak sahiplerinden, açılan kredinin;
a) % 20'sine kadarını kullanmış olanların kredileri defaten faizsiz olarak,
b) % 20'lik dilimden fazlasını kullanmış olanların kredileri ilk iki yılı ödemesiz, konutlar için onbeş yılda faizsiz, işyerleri için yedi yılda ve yıllık % 4 faizli olarak yıllık eşit taksitler halinde,
tahsil edilir. Vadesinde ödenmeyen taksitlerden geçen günler için yıllık % 5 gecikme faizi tahsil olunur.
(Ek fıkra: 31/5/2006 – 5511/1 madde).
Yılı ödeneği ayrılmasına rağmen mücbir sebep bulunmadığı halde iki yıl içinde inşaatına devam etmeyen hak sahiplerinden, açılan kredinin;
a) % 35'ine kadarını kullanmış olanların kredileri defaten ve yıllık % 5 faizli olarak,
b) % 35'lik dilimden fazlasını kullanmış olanların kredileri beş yılda ve yıllık % 5 faizli olarak yıllık eşit taksitler halinde, tahsil edilir. Vadesinde ödenmeyen taksit miktarları için tebligat tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar geçen günler için 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanundaki temerrüt faizi oranları uygulanır. (Ek fıkra: 31/5/2006 – 5511/1 madde).
Üst üste üç yıl taksitini ödemeyenlerin borçları muacceliyet kesbedeceği gibi, borcun tamamı ödenmeden taşınmaz malların başkalarına satılması halinde de borcun tamamı muacceliyet kesbeder. Bu hükmün uygulanmasında maliyet bedelinden yapılan indirimler tekrar borca eklenmek suretiyle hesaba katılır. Özel afet kanunlarına göre yapılan binalar hakkında da bu fıkra hükmü uygulanır.
Muacceliyet kesbeden hesaplar bankaca kendi usul ve mevzuatına göre takip edilir. Satışa çıkarılan taşınmaz mallara istekli çıkmadığı takdirde, banka en son yapılan satışta, takdir edilen kıymetin % 50 sine (Yüzde ellisine) kadar ihaleye iştirak ederek fon hesabına satın alabilir.
Bu şekilde satın alınan mallar, 31 inci maddeye göre işlem yapılmak üzere, İmar ve İskan Bakanlığına devredilir.
Rehin açıkları ile rehinsiz alacaklardan tahsili mümkün olmayan alacaklar haciz vesikasına bağlandıktan sonra fon hesabından mahsup edilir.
Afetten hasar görmüş binaların onarımı veya kendi yapısını kendi yapacak kimse için yapılan para yardımlarına ait borçlandırmalarda; taşınmaz malı tapusuz ise, kadastro işlemleri sonuçlanıncaya kadar ilgili kimsenin varsa başka tapulu taşınmaz malının ipotek edilmesi, yoksa, kefalet suretiyle borçlandırma yapılır.
Banka lehine tesis olunacak ipotek muamelesi bu maddenin 1 inci fıkrasına göre tapu dairelerince takrir alınmadan yapılır.
İnşaatın devamı sırasında veya bitiminden itibaren bir yıl içinde, genel hayata etkili olsun olmasın, ikinci bir afetle binanın zarar görmesi halinde borçlandırma miktarından zarar oranında indirim yapılır. Afetzede isterse, borçlandırma hükümleri dairesinde, İmar ve İskan Bakanlığınca tespit olunacak miktarda yeniden inşaat yardımı yapılabilir.
Bu kanuna ve afetle ilgili hüküm taşıyan diğer kanunlara göre, ayrı tarihlerde iki defa hak sahibi olarak konut yardımı gören veya görecek olanlardan, genel hayata etkili üçüncü bir afetten konutları oturulamayacak derecede zarar gören hak sahiplerinin ödeme güçlerini kaybetmeleri halinde, Cumhurbaşkanı Kararı ile önceki borç bakiyeleri terkin olunabilir.”
***********
7269 sayılı kanununa göre devlet, inşa ettiği konutlardan faiz almamaktadır. Geri ödeme bedelleri için depremzedeye en az 20 en çok 30 yıl süre tanınmaktadır. Böylece devlet sosyal devlet anlayışıyla hareket etmekte ve depremzedeye gerekli desteği sağlamaktadır.
Seçim dolayısıyla depremde yıkılan yapıların bedava yapılacağı iddiası makul görülebilir Ancak bu işlemin maliyeti iyi hesaplanmalı, ekonomisi zor durumda olan Ülkemize yeni ekonomik yükler getirmemesine özen gösterilmelidir.
6306 sayılı Kentsel dönüşüm yasasının depremde yıkılan yapılar için yapabileceği fazla bir şey bulunmamaktadır.
d) Depremden önce yıkılması olası yapıların güvenli duruma getirilmesi:
* 7269 sayılı kanun depremden önce işlememektedir. İdeal durum bir kanun değişikliği ile anayasaya aykırı olan bu durumun düzeltilmesi ve 7269 sayılı kanuna deprem öncesi işlerlik kazandırılmasıdır.
Böylece deprem riskine maruz yapıların dönüşümü kolaylaşacak, uzun vadeli ve faizsiz borçlanma ile yapı maliyeti ödenebilir bir duruma getirilmiş olacaktır. İstanbul’da güvenli deprem dönüşümü, ancak 7269 sayılı kanununun deprem öncesi uygulanmasıyla sağlanabilir.
* Ülkemizde deprem öncesi dönüşüm sadece 6306 sayılı kanunla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu kanunun deprem dönüşümünde yetersizliği görüldüğü için seçim vaatleri olarak YARISI BİZDEN kampanyası başlatılmıştır. Bu kampanya ile mülk sahibi üzerindeki ekonomik güç azaltılmakta ve maliyetin bir kısmını devlet üstlenmektedir.
(TRAJANS): Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Yarısı Bizden’ açıklaması oldu. Ardından açıklama yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum da Kentsel Dönüşümde ‘Yarısı Bizden’ kampanyası kapsamında yapılacak konutların en geç 2 yıl içinde teslim edileceğini, hak sahiplerine 10 bin 500 lira taşınma, 5 bin 250 lira kira yardımı yapılacağını söyledi.
Bu kampanya deprem gerçeğine çözüm oluşturabilir mi?
(S.O.): Yetkililerin aşağıdaki çelişkili beyanlarına göre;
100 metrekare (2+1) dairenin 750 bin lirası devletten olmak üzere kalan tutara yüzde 10 peşinat, 5 bin 625 liradan başlayan taksitlerle 10 yıl vade ile ödeme imkânı getirilecek.
120 metrekare (3+1) dairenin de 900 bin lirası devletten olmak üzere, kalan tutar yüzde 10 peşinat,6 bin 750 liradan başlayan taksitle 10 yıl vade ile ödenebilecek.
Yarısı Bizden kampanyası kapsamında oturdukları evlerinin riskli yapı tespitini yaptıran vatandaşların, ister yerinde ister rezerv alanda dönüşüme giren evlerinin maliyetinin yarısını devlet karşılayacak.
Kampanya kapsamında kamu bankalarında yüzde 0.79 faizle, 10 yıl vadeli kredi kullanma imkânı sağlanacak.
Bu kampanyanın mülk sahibine getireceği maliyet şöyle olacaktır.
*(2+1) dairenin inşa maliyeti
(Otopark ve yangın merdiveni vs dahil) 110 x 20 000= 2 200 000 TL
Mülk sahibince bankadan alınması gereken kredi miktarı:
İnşa maliyeti - 750 000 TL= 1 450 000 TL
Uygulanacak faiz: Yıllık 0.79x 12 = % 09,48
Geri ödeme süresi: 10 yıl
Aylık geri ödeme miktarı:
(1 450 000- 75 000 ) x (1 +0,0474 )10/ 120=18 206.59 TL/ay
**7269 uygulanırsa aylık geri ödeme miktarı:
20 yılda ödenmesi halinde 2 200 000 /240= 9166.67 TL/ay
30 yılda ödenmesi halinde 2 200 000 /360= 6111.11 TL/ay
*(3+1) dairenin inşa maliyeti
(Otopark ve yangın merdiveni vs dahil) 132 x 20 000= 2 640 000 TL
Mülk sahibince bankadan alınması gereken kredi miktarı:
İnşa maliyeti - 900 000 TL= 1 740 000 TL
Uygulanacak faiz: Yıllık 0.79x 12 = % 09,48
Geri ödeme süresi: 10 yıl
Aylık geri ödeme miktarı:
(1 740 000- 90 000 ) x (1 +0, 0 474 )10/ 120 =21 848,75 TL
**7269 uygulanırsa aylık geri ödeme miktarı:
20 yılda ödenmesi halinde 2 640 000 /240= 11 000 TL/ay
30 yılda ödenmesi halinde 2 640 000 /360= 7 363,88 TL/ay
Sonuç olarak: Bu rakamları mukayese ettiğinizde 7269 sayılı kanunun vatandaşın lehine olduğu açık seçik görülmektedir. Bir seçim vaadi olan YARISI BİZDEN kampanyasına katılan vatandaşların ne tür bir ödeme ile karşılaşacağını görmelerini ona göre hareket etmelerini istediğim için bu bilgi notunu hazırladım.
Devlet Yarısı Bizden kampanyası ile vatandaşın sadece 750 bin veya 900 bin TL borçlanacağını, %10 peşinat alınmayacağını açıkça beyan etsin. Toplumu aylık 5625 TL veya 6750 TL ödeme yapılacağı hayallerine sürüklemesin.
Kira bedeli ve taşınma bedeli 12x 5 250 +10 500= 73 500 TL tutuyor.
Devlet bu masrafları karşılamak için mi 75 000 TL peşinat alıyor?
Devlet ne zaman sosyal devlet ilkesi ile hareket ederek vatandaşın yararına olan 7269 sayılı kanunu deprem olmadan önce uygulamaya koyacak?
Sahi birkaç ay önce başlatılan bir konut seferberliği vardı. Ne oldu?
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Haber Ajansı İnternet Gazetesinde ve Türkiye Haber Gazetesinde yayınlanan konuyla ilgili makalemde Türkiye’nin deprem riskinden kurtulabilmesi için devletin bu işi birinci görev sayması ve vatandaşına her türlü kolaylığı göstermesi gerektiğini ısrarla belirtmiştim.
Bu temennilerim bu güne kadar gerçekleşmedi. Umarım gelecekte neo-liberal politikalar peşinde koşmayan, sosyal devlet ilkesi ile toplum yarına göre hareket eden bir yönetime kavuşarak Ülkenin deprem sorununu kökten çözeriz.