“Herkesin bir hikâyesi vardır;
Kimi kâğıda kazır hikâyesini, kimi etine… Kâğıt yanınca, et gömülünce biter hikâye…”
İncir Reçeli filminde geçen bu replik, en beğendiğim ve etkilendiğim cümlelerden biri. Ne kadar doğru, herkesin bir hikâyesinin olduğu; Başrolünde cismani olarak var olduğu.
Bu aralar pek bir yorgun herkes, kiminle konuşsam bir keyifsizlik, boş vermişlik hali. En sık duyduğum cümle; “Canım bir şey yapmak istemiyor”. Vitaminlerden medet umanlar, hava değişikliği iyi gelir’ e sığınanlar, eve kapanıp kitaplara, televizyona yumulanlar silkeleyip atmaya çalışıyor, kasvet örtüsünü üzerlerinden bir hışımla ama öyle kolay olmuyor galiba .
Herkes, yaptığı işle alakası olmayan bir hayalin peşinde gibi. Bir sahil kasabasına gidip yerleşmek mesela ya da erken emekli olup hobileriyle uğraşmak, dünyayı dolaşmak. Kendi hikayemizin kahramanı olmaya çalışıyoruz çalışmasına da, hikayeler masallara benzemez sonuçta…
Masalları bilirsiniz, hani mutlu sonla biten, iyilerin hep sevindiği, kötülerin yok olup gittiği. Masal der geçeriz işte, olmazdır böyle şeyler normalde. Niye hep mutlu olsun ki, masalın kahramanları, niye kazansınlar ki her seferinde. ‘Amaaan sende’ deyip bakarız işimize.
Ama bir dakika, masalın kahramanları hep bir mücadele içindedir, hep birileriyle savaşma, evini, milletini, iyi kalpli prensesi bazen de evreni kurtarma peşindedir. Yoksul delikanlı, sıradan olmaktan vazgeçmiş, kırk haramilere meydan okumuş, Keloğlan tipine aldırmamış, padişahın kızına talip olmuştur. Külkedisi, kötü kalpli anne ve kız kardeşlerine rağmen hayata küsmemiş, pamuk prenses yedi cücelere karşı ego derdine düşmemiştir. Kıssadan hisse, masalların sonu mutlu biter çünkü kahramanları bunun için emek sarf eder.
Sizin masalınız nasıl?
Beş yaşındayken prenses olma hayaliniz yok muydu, ya da süper-man olup dünyayı kurtarmayı planlamıyor muydunuz?
Sevgi, başarı ve cesaret üzerine kurgulanmış hayallerinize ne oldu?
Kabul edin, sanki bir yumru boğazınıza, bir ağırlık da göğsünüze mi oturdu?
Kendi hayatınız için korkmadan, ürkmeden ve de çekinmeden farklı ne yaptınız yakınlarda?
Yapmak zorunda olup da sırf canınız istemediği için caydığınız bir şey oldu mu mesela?
Dünya, biz sonunu ve ucunu görmeyelim diye yuvarlak yaratılmış bence. Merak edelim, gidelim, görelim, keşfedelim diye. Sonu mutlu biten kendi masalımızın kahramanı olalım diye. Masal boyunca karşılaşacağımız kötü kalpli insanlar, içini zift bağlamış canavarlar, hain düşmanlar olacaktır elbette. Ama sonunda bir peri padişahına, belki altın kalpli Keloğlan’a yâda sultanın kızına kavuşmak mümkün olacak belki de. Çok çalışınca başarılı olmak, başarılı olunca zengin olmak kaçınılmazsa, kazanılacak para da yanında caba.
Uçmak için önce dallardan vazgeçmek gerek, alışkanlıklardan, keyif vermeyen sorumluluklardan, enerjinizi çalan eş, dost, ahbaptan. Tutsaklığın sonu, özgürlüğün hayali ile başlar, kalpte filizlenen kanatlardan. Cesaret ile başlar her şey, uçmak için vazgeçmek gerekir kollardan, yükselmek için atlamak gerekir belki de uçurumlardan…
Oyuncak bebeğinden, kurşun kaleminden, kurşun askerinden vazgeçmektir çocukken cesaret. Gizlice araba kaçırmak, okuldan kaçmak, sevgilinle buluşmak için evden çıkmaktır biraz büyüyünce. Sonra evlenmek, evet evlenmek ve çocuk sahibi olmaktır. Hayatı iki kişilik yaşamak, ömrünü ömrüne adamaktır. Bu da cesaretin mecaz anlamıdır.
Sonra tıkanır hikâye, masal tam da durur işte o yerde;
Hayat oturmuş, düzen kurulmuştur, bu kurguyu bozmak kimin haddine. Mutsuzmuşsun, hayallerin varmış, uzak yerlere gitmek istiyor, yeteneklerini geliştirmek istiyormuşsun boş versene. Yazmış toplum yapacaklarını, vermiş eline daha ne.
Yaşa gitsin işte!
-‘Daha uzun bir ömür var önünde, çalışır çabalar, gerçekleştirirsin tüm düşlerini’ der babam hep.
-Nerede o kadar zaman baba, derim ben de; Yolu yarıladım bile...
-“Hayat, sonunu gördüğün yere kadardır, göremiyorsan sonunu, yoksa ucu bucağı, vardır o halde hala zamanı.
Unutma; Esaret ile Cesaret arasında bir harf vardır…!
Hayatta yapılanlar, sonsuzlukta yankılanır.
Her seçim, bir vazgeçiştir aslında.
İşini, eşini, çevreni, yaşadığın yeri hatta zevklerini değiştirebilmek risktir evet.
Ama ‘Büyük riskler alınmadan kahraman olunmaz’ der, ünlü bir Türk düşünürü.
Cesur olmak, tam da bu demek galiba…
Çünkü; Cesaret, seçtikleriniz değil vazgeçtiklerinizdir aslında!
CANSEN ERDOĞAN
twitter : @cansenerdogan
instagram : cansenerdogan
Snapchat : cansencann