BİR HIÇKIRIK
Biz, Erzurum Federasyon Vakıf Dernek ve TADER’in başlatmış olduğu “Ayyıldızlı Bayrak Altında Çağrı” Düşünce Hareketi’ne inanan 24 kişi; Ermeniler tarafından 1910 – 1922 yılları arasında katledilen 523 955 Müslüman Türk’ün anılarını yaşamak, yaşatmak ve onları saygıyla anmak amacıyla; Azerbaycan – Bakü Türk Şehitliğinde başlayan Atalarımızı Anma ve Şehitlerimize Saygı yürüyüşümüzde;
Gence – Tiflis – Batum – Artvin – Ardahan – Kars – Sarıkamış şehitlerimizi şehitliklerinde andık ve Erzurum’a ulaştık.
O gün, önce Alaca köy Şehitliğini ziyaret, daha sonra ise Erzurum Karskapı Şehitliğinde yapacağımız anma töreni ile Atalarımıza ve Şehitlerimize olan vefa, minnet ve saygı hislerimizi; şükran duygularımızı ve rahmet dileklerimizi ifade edecektik.
Grubumuza Ankara’dan ERDEF kapsamında 50’yi aşkın köy derneği temsilcileri ve Erzurum’dan katılan yaklaşık 20 kişi ile 24 Nisan 2014 Cuma günü saat 9:00’da Erzurum – Aziziye ilçesi Alaca köyüne vardık.
Başta Muhtar Veysel ÖZKAYA olmak üzere köy sakinleri bizi içten karşıladılar. Önce son derece mükellef bir kahvaltı ile bizi ağırladılar. Daha sonra geçmişte bu köyde yaşanan mezalimleri anlatan resim sergisini gezerken kendilerine dedelerinden, ninelerinden anlatılarak gelen ve hala canlı olan anılarını bizimle paylaştılar.
Köyde, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in talimatlarıyla bir şehitlik yapılmış. Bu şehitlikte bir anıt ve sembolik mezarlar var. Orada toplandık. Köylülerin katılımıyla yaklaşık 150 kişi kadardık. Basın yoktu.
Önce saygı duruşunda bulunuldu. Muhtarın hoş geldin konuşmasından sonra Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Erol KÜRKÇÜOĞLU, burada yaşanan olaylar hakkında bilgiler verdi. Mezalimden sağ kurtulan, Erzurum’un önde gelen düşünürlerinden ve Alaca Şehitlerinin bir nevi simgesi olan Dr. Ali GÜRCAN’ın babası rahmetli İsmail ustadan bahsetti. Ermeniler, bu köyde 1918 yılında tam 278 kişiyi acımasızca katletmişlerdi. Çocuk yaştaki İsmail, ancak anasının cesedi altında yaralı olarak kurtulabilmişti. Duygulanmıştık.
Yaşananlar karşısında hüzünlenmemek ve gözyaşı dökmemek mümkün değildi.
Daha sonra Maltepe Erzurumlular Vakfı adına emekli öğretmen Neşe ŞAİROĞLU, Ankara ERDEF adına mühendis Ferudun ÖNAL söz aldılar. Duygu ve düşüncelerini ifade ettiler.
Sonra söz aldım ve Ermeniler tarafından 1910 – 1922 yılları arasında Anadolu’da ve Kafkasya’da 523 955 kişinin katledildiğini, bu gerçeği toplumumuzun yeterinde bilmediğini anlatarak 24 Nisan gününün Atalarımızı Anma ve Şehitlerimize Saygı günü olarak kabul edilmesi, Atalarımızı Anma ve Şehitlerimize Saygı duygusunun gençliğe mutlaka mal edilmesi gereğini ifade ettim.
En sonunda Kur’an-ı Kerim okundu. Şehitlerimize topluca dua edildi. Tören Fatiha ile sona erdi.
Tam tören mahallinden ayrılırken duygulu bir hanım sesi bizi yerimize mıhladı. Bu hanım bir şiir okumaya başlamıştı. Kendisini tanımıyordum. Şiiri de ilk defa duyuyordum. Şiir, okundukça ruhumuzu derinden sarsmaya başladı. Sadece ben değil orada bulunan herkes hıçkırıklara boğulmuştuk.
Bu hanım efendinin duygu dolu şiiri hepimizi ağlatmıştı.
Atalarımıza yapılanları; içten gelen duygularla bakın ne güzel ifade etmiş Resmiye Hanım;
ZEHR-İ BALDIRAN SENDİN
Sendin bu toprakların gördüğü en kara yüz
Beni en dar günümde sırtımdan vuran sendin
Savaş, açlık, hastalık sınarken beni ecel
Kıyamet düdüğünden ölüm çaldıran sendin
Ben harbin göbeğinde sen şeytanla kol kola
Sen kardeşin var iken düşmanla çıktın yola
Tutmaz bu kirli oyun.. gün ola hayır ola
Bu vatan toprağında soyumu kıran sendin
Habis bir tümör gibi içten içe kemirdin
Ben cephede ölürken sen evinde semirdin
Sen göğsüme saplanmış ucu paslı demirdin
Elinde süngü, pala karşımda duran sendin
Eğil de dinle bir kez toprak nasıl iniler
Kardeş kanını içtin geldi gitti siniler
Kadınımla, kızımı Sarkisyanla, Coniler
İşkencede öldürüp zevkten çıldıran sendin
Yaşlı, çocuk demeden gözlerini oyarak
El kadar bebeklerin canlarına kıyarak
Hamile anneleri çırılçıplak soyarak
Bahis tutup karnına hançer daldıran sendin
Bu nasıl edepsizlik, nasıl aymazlıktır bu
Bu ne büyük küstahlık adam saymazlıktır bu
Bu nasıl bir intikam ne tür doymazlıktır bu
Yol kesen, boyun vuran, canlar solduran sendin
Doğru tek başınadır yalan şebeke kurmuş
Komitacı katiller her gün bir yerden vurmuş
Osmanlı tedbir diye almış güneye sürmüş
Tehcire mecbur kılan vatan böldüren sendin
Belgen yok, kanıt eksik, ama nefretin kesin
Arkan kuvvetli ondan yüksek çıkıyor sesin
Kadrini bil de otur, bir tadımlık nefesin
Her fırsatta sil baştan bana saldıran sendin
Sen bilip isteyerek nefret suçu işledin
Durmadan bu yarayı ısrar ile dişledin
Lobide hayal kurup yok olmamı düşledin
Yüz yıllık ölüm gülü zehr-i baldıran sendin
Yer gök şahadet eder secdeye durur çamlar
Toprağı sık hele az Müslüman kanı damlar
Hem suçlu hem de güçlü riyakar bu adamlar
Yalanı ters yüz edip doğru bildiren sendin
Gel bak; her yer şehitlik dağ, taş, bahçemin yanı
Madem katliam gördün göster senin ki hani
Kim çıkardı elinden Hocalı da ki kanı
Türk diye keyfe keder vurup öldüren sendin
Biz Edirne’den Kars’a zulmünün tanığıyız
Biz bu haklı davanın mağdurken sanığıyız
Tenimiz barut kokar katliam yanığıyız
Mazluma tetik çekip kurşun dolduran sendin
Karşılığı var elbet zerre kadar günahın
Hesabı sorulacak var ise bende âhın
Şaşmamış bu güne dek terazisi Allah’ın
Nefret tohumu ekip öfke kaldıran sendin
Şiir hakkında ilave bir şey söylemeye gerek yok. Çünkü her şeyi anlatıyor.
Resmiye Hanım ile tanıştık. Kendisini kutladık. “Gelirken yolda bir gece de yazdım” dedi. Olur’lu, bir bey ile evli olan Resmiye Hanım, sağlık personeli olarak görev yapmaktaymış.
Değerli dostlar, bu şiiri Resmiye EKİNCİ’nin internet sayfasından alın ve tüm tanıdıklarınıza duyurun.
Duyurun ki belki duymayan kulaklar duyar, özür dileme gafletinde bulunanlar ders alır, taziye de bulunanlar ise yanlışlıklarını fark ederler.
Çünkü, hatayı fark etmek ve ondan dönmek fazilettir, erdemdir.
Saygılarımla
Selami OĞUZ