KANAL İSTANBUL ÜZERİNDE MÜHENDİSLİK ANALİZİ
BÖLÜM 3
Selami OĞUZ / İnşaat Yüksek Mühendisi /İ T Ü - 1969
Temmuz 2020- İSTANBUL
------------------------------------------
2.2.7 Proje maliyeti ile ilgili düşünceler,
ÇED Raporu bilgilerine sahip olamadığımdan proje maliyetini rakamsal olarak veremiyorum. Esasen ÇED Raporu bilgileri yetersiz olduğundan raporda verilen rakamların gerçek proje maliyetini ifade edemeyeceği kanaatini taşımaktayım. Gerçek proje maliyeti ancak yapılacak kesin projeler ışığında belirlenebilir. Ki uygulama esnasında bu rakam da değişebilir.
Kanal İstanbul projesi, %100 zemine bağlı bir proje olduğundan zeminin özelliğine göre az veya çok değişikliğe uğrayacaktır Bu nedenle bu projede maliyet artışı kaçınılmazdır.
*Projenin maliyetini artırabilecek önemli hususlar şunlardır.
-Küçük Çekmece gölü içinden çıkarılacak dip çamuru üzerinde yapılacak susuzlaştırma işlemleri, bu malzemenin depolanacağı alana nakli ve burada uygulanacak depolama çalışmaları maliyetleri,
-Kanal üstü ve kanal içi kazılarında beklenmeyen olaylardan dolayı kazı miktarının artması, bunun sonucunda taşıma maliyetlerinin de yükselmesi,
-Raporda belirtilen bu günkü rakamlara göre makul olan kazı ve kazı nakli fiyatın döviz bazında ise, zaman içinde döviz kurlarındaki artışlardan gelebilecek maliyetler.
-Projede ön görülmeyen ama uygulamada gerekli olan ilave işlerden gelebilecek maliyetler
-En önemlisi proje süresinden gelen doğrudan veya dolaylı maliyet artışları.
*Bu proje, yerleşim alanları içinde uygulanacak boyutları çok büyük bir projedir. Zaman projedeki en önemli değerdir. Zaman uzadıkça projenin maliyeti de ve getireceği sıkıntılar da artacaktır.
*Zamanlama da çok önemlidir. Projenin yapımı sırasında halkın sıkıntı çekmemesi birinci öncelik olarak ele alınmalı ve iş programları bu amaç doğrultusunda düzenlenmelidir.
*Projenin ekonomik karlılık hesabı, elde somut bilgiler olmadığından yapılamamıştır. Proje ile birlikte çevresinde yapılması düşünülen yerleşim alanlarına yapılacak maliyetler, projenin kendi içinde gerçek karlılığı değerleri bu gün net değildir.
Bu nedenle proje maliyeti hesabına girilmemiş, uygulamada karşılaşılacak sorunlara genel hatlarıyla değinilmiştir.
2.2.8 Ara değerlendirme sonuçları:
Buraya kadar yapılan değerlendirmelerin sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz.
*ÇED raporu bilgileri sağlıklı değildir. ÇED raporu bilgilerine göre hareket edilemez. Gerçek durumları belirleyen kesin projeler yapılmalı, zemin iyi tanınmalı kazı yöntemi ve taşıma sistemi şartlara uygun olarak belirlenmelidir.
*Yerleşim alanları bu projeden çok rahatsız olacaklardır. Bu nedenle hayati önem taşıyan su, atık su, doğalgaz ile elektrik ve iletişim ve ulaşım altyapıları tamamlanmadan proje yapımına başlanılmamalıdır. Kanal inşaatı süresince özellikle şehrin susuz kalmasına fırsat verilmemeli, elektrik, doğalgaz ve ulaşım hizmetleri aksamamalıdır.
*Proje alanında bulunan Küçük Çekmece gölü ve çevresindeki yaşam düzeyinin bozulmamasına özen gösterilmeli, Terkos gölü ve İstanbul Havaalanı alınacak özel tedbirlerle korunmalıdır.
*Kazı süresi ve taşıma süresi çok uzun olduğundan oluşacak ilave trafikten halkın olumsuz etkilenmemesi için gerekli tedbirler alınmalı, disiplin sağlanmalıdır. Kazı malzemesini nakli için TCK karayolları kesinlikle kullanılmamalı, söz konusu malzemenin naklinde kanal güzergahı kullanılmalıdır.
*Böyle büyük projelerde iş emniyeti çok önemlidir. Özellikte taşıt trafiğinde oluşacak kazalarda ciddi sayıda can kaybı olabilir. Olası can kaybının dünya kriterleri altında olması içim gerek inşa çalışmalarında gerekse taşıma işlerinde yeterli iş emniyet disiplini mutlaka sağlanmalıdır.
*En önemlisi kanal güzergahında bulunan Küçük Çekmece, Avcılar, Başak şehir ve Arnavut köy yerleşimlerindeki deprem riskleri giderilmeden bu projeye başlanılmamalıdır.
*Olası büyük depremden en çok etkilenecek bir bölgede inşa olunacak kanal inşaatının ve gerekli yapıların, depremden zarar görmeyecek nitelikte yapılması sağlanmalıdır.
3. DURUM MUHAKEMESİ (SWOT ANALİZİ)
Kanal İstanbul Projesine başlamadan önce aşağıda belirtilen sıralama ile durum muhakemesi yapalım.
*Birinci adım: Mevcut durum.
Kanal İstanbul Projesi, İstanbul Boğazındaki akaryakıt ve likit gaz taşıyan tanker trafiğinin getirmiş olduğu tehlikenin giderilmesi maksadıyla yapılmak isten bir projedir.
Bu proje ile Karadeniz ile Marmara Denizi arasında; Küçük Çekmece gölü-Sazlı dere Barajı- Arnavut köy güzergahı boyunca, 400 m genişliğinde 45 km uzunluğunda bir su yolu inşa olunacaktır.
Projenin maliyeti ÇED Raporunda 75 milyar TL, yapım süresi 7,5 yıl olarak belirlenmiştir.
Bu rakamlar, projenin Türkiye Cumhuriyetinde bu güne kadar gerçekleştirilmek istenen en büyük yatırım projesi olduğunu göstermektedir. Projenin mali büyüklüğü tüm Ülkeyi etkileyecektir.
Proje, İstanbul şehrinin Avrupa yakasında yer almaktadır. Avrupa kesiminde yaşayan nüfus İstanbul nüfusunun yaklaşıl % 60’nı teşkil ettiğinden söz konusu proje İstanbul'da yaşayan yaklaşık 10 milyon insanın yaşamını doğrudan geri kalan nüfusu ise dolaylı olarak etkileyecektir.
Proje, uluslararası karayollarını( TEM), demiryollarını, ulusal kara ve İstanbul şehir içi yollarını doğrudan etkilemesi ötesinde sadece İstanbul şehrini değil tüm Ülkeyi etkileyecektir.
*İkinci adım: Riskler.
Gelecekte yıkıcı bir boyutta gerçekleşmesi beklenen Marmara depremi, proje sahasını derinden etkileyecektir.
Olası deprem, başta kanal güzergahı üzerindeki Küçük Çekmece, Avcılar, Başakşehir ve Arnavut köy ilçeleri olmak üzere özellikle İstanbul'un Avrupa yakasındaki ilçelerde bulunan ve depreme karşı güvenliği olmayan yapılar için büyük risk oluşturacaktır.
Proje, özellikle su ve atık su altyapısını ciddi risk altına sokacak, bu durumdan İstanbul şehri olumsuz etkilenecektir.
Projenin yapım süresinin düşünülen süreden çok uzun süreceği olasılığı çok yüksektir.
Bu durum, şehrin yaşam düzeyinin korunması açısından risk taşımaktadır.
Proje maliyetindeki belirsizlik Ülke ekonomisi için risk taşımaktadır.
Projenin finansmanı nasıl temin olunacaktır? Bilinmemektedir.
Projenin ekonomik değerlendirmesi yapılamamakta, Proje karlı mıdır? Zararlı mıdır? Bilinmemektedir.
*3. adım Kaynakların verimli kullanılabilmesi için önceliklerin belirlenmesi
ÖNCE; Proje hakkında görüş bildiren bilim adamlarının görüşlerini öğrenelim.
-Ekonomik politik, mekansal planlama, şehircilik ve ulaşım konuları:
Prof.Dr. Haluk Gerçek: Kanal derinliği yetersizdir. Su kesimi 17 m. den büyük gemiler bu kanaldan geçemezler.
Prof.Dr. Aydın Şalcı: Yapılacak kanaldan uzak deniz taşmalarında çalışan tankerler geçemezler. Konteynerlerin geçiş şartları sınırdadır. Kanaldan sadece yolcu gemileri geçebilir. Karadeniz'e geçişlerde akıntıya karşı hareket edeceklerinden gemilerin hızları % 17- 32 arasında azalacaktır. Yan duvarlar etkisiyle geçişlerde blokaj oluşmaktadır.
İstanbul Boğazında tanker trafiği giderek azalmaktadır. Alınan emniyet tedbirleri sonucu son 26 yılda ciddi tanker kazası yaşanmamıştır.
Boğazdan geçmek isteyen gemiler kanaldan geçmeye zorlanamazlar Kanaldan geçiş bedeli İstanbul Boğazı'na göre 5 kat daha pahalıdır. Kanaldan geçiş emniyeti Boğazdaki emniyetin % 15,7 si olacaktır. Bu şartlarda kanaldan gemi geçmesi beklenemez. Kanal kendi ekonomisini karşılayamaz.
Kanal finansmanının, kanalın etrafında yapılacak yerleşim alanlarından gelecek gelirlerle karşılanacağı görülmektedir.
Prof.Dr. Nuran Zeren Gülersoy: Kanal İstanbul bir rant projesidir. Bu maksatla, İstanbul Hava alanı için ayrılan alanın 4 katı büyüklüğünde 36 413 ha alan ayrılmıştır.
Prof.Dr. Şevkiye Şence Türk: Yöredeki tarım alanlarının %60ı konut alanı olacaktır.
Çiğdem Toker: Kanalın yapım maliyeti 75 milyar TL mi? Yoksa Ulaştırma Bakanlığı raporunda ifade olunduğu gibi 118 milyar TL mi?
Çevresel boyut, su ve ekoloji konuları:
Prof.Dr. Derin Orhon: Ekoloji korunmalıdır. Karadeniz kıyılarındaki depolamalar çevreye zarar verir.
TMMOB - Selahattin Beyaz: YAS kaynakları tehlikededir. Sazlı dere ve Terkos göllerinin devre dışı kalması % 29 oranında su kaybı demektir.
Doç.Dr. Sevim Budak: Kanal İstanbul, iklim değişikliği krizine karşı kırılgan, uyum sağlamayan, doğası yıkıma uğramış bir İstanbul oluşturacaktır.
Toplumsal boyut ve katılımcılık konuları:
Doç.Dr. Ayfer Bartu Candan: Yapılacak kamulaştırmalarla yöredeki sosyal yapı bozulacaktır. Bölgedeki insanların geçim kaynakları tahrip edilmiş olacaktır.
Prof.Dr. İhsan Bilgin: 15-30 arasındaki gençler % 98 oranında “Önce deprem güvenliği sağlansın sonra kanal yapılsın” diyorlar.
Hukuki çerçeve ve güvenlik konuları:
Emekli büyükelçi ve hukukçu Av Rıza Türmen: Uluslararası düzeyde yeni sorunlara yol açar
Emekli Tuğamiral Türker Ertürk: Genel Kurmay Başkanlığının görüşü alınmalıdır.
Doç.Dr. Ceren Zeynep Pirim: Montrö sözleşmesinin iptali olur.
Afet riski ve depremsellik konuları:
Prof.Dr. Haluk Eyidoğan: Deprem riski her yıl % 2,5 artmaktadır
Prof.Dr. Naci Görür: Küçük Çekmece gölü ile Marmara Denizi arası en zayıf halka. Olası depremde bu bölge 9 şiddetinde etkilenecek,
Prof.Dr. Murat Balamir: 1999 Marmara depreminden ders çıkaralım. Deprem için tedbirler alalım.
Mekansal planlama, şehircilik ve kültürel miras konuları:
Prof.Dr. Hüseyin Tarık Şengül: Ulus ötesi borçlanma finans modelinin öne çıkarılması, çıkmazdır.
Mücella Yapıcı: İstanbul yaşanabilir bir kent olmaktan çıkarılmaktadır.
Dr.Yiğit Özar: Kültür varlıkları inşa edildikleri yerle bütündür. Yerinde korunmalıdır.
Çevresel boyut, iklim ve ekoloji konuları:
Prof.Dr. Cemal Saylan: Halen astım düzeyinde e hasta olan Marmara Denizi Kanal İstanbul ile oluşacak yeni su çevrimi sonucu canlılığını tamamen yitirir
Prof.Dr. Doğanay Tolunay: Kazı nedeniyle en az 400 bin ağaç kesilecektir.
Dr.Ümit Şahin: Türkiye iklim değişikliği sürecinde BM Çevre Sözleşmesi ve Paris antlaşmasına uymak zorundadır.
Bu eleştirilerden çıkan sonuç; Kanal İstanbul projesi yanlış bir projedir. Yapılmamalıdır.
SONRA; İstanbul'un önceliklerini belirleyelim.
1.öncelik: İstanbul'da deprem güvenliğine sahip olmayan konutlarla, kamu binaları ve alt yapıların deprem güvenliği için gerekli deprem dönüşümü çalışmalarının yapılması
2.öncelik: Melen Barajının tamamlanması ve suyun İstanbul'a getirilmesi
3.öncelik: Su ve kanalizasyon başta olmak üzere kanal kazısından etkilenecek bütün altyapı değişikliklerinin yapılmasıdır.
Bunlar yapıldıktan sonra Kanal İstanbul projesini yapımı düşünülebilir.
ŞİMDİ DE: Yapılacaksa; Kanal İstanbul'un yapımı için öncelikleri belirleyelim.
1.öncelik: Kanal İstanbul’un Kesin projelerinin hazırlanması, gerçekçi maliyetin tespit edilmesi ve gerçekçi iş programlarının yapılması
2.öncelik: Kanal İstanbul için finansman temin edilmesi
3.öncelik: Halkı rahatsız etmeyecek kamulaştırma çalışmalarının yapılması
4.öncelik Kanal yapımının belirlenen proje ve iş programına göre inşa olunması.
*4. adım: İş programı ve uygulanacak yöntemler
Yukarıda Montrö Antlaşmasını geçersiz kılacağından Marmara Denizi ile Karadeniz arasında böyle bir suyolunun yapılmaması gerektiği ifade olunmuştu.
Bunun yanında Kanal İstanbul’un çeşitli yönlerden yapılan değerlendirilmesi sonucu bu projenin yapılmamasının daha doğru olacağı fikir birliğine ulaşılmıştı.
Bütün bu itirazlara rağmen Kanal İstanbul projesi, belirlenen güzergah boyunca inşa olunacaksa yapılacak çalışmaların zamanlaması şu şekilde olmalıdır.
1-Deprem dönüşüm çalışmalarına hemen başlanılmalıdır.
Bu doğrultuda acil dönüşüm bekleyen, Arnavut köyde 2000 ve Küçük Çekmecede 13 000 0lmak üzere toplam 15000 yapı yıkılıp yeniden yapılmalı, Avcılarda 35000 ve Başak şehirde 13 500 olmak üzere toplam 48 500 konut, azami 2 yıl içinde güçlendirilmelidir. Bu çalışmalar 7269 sayılı kanına göre “devlet- belediye ve mülk sahibinin işbirliği ile” gerçekleştirilmelidir.
Daha sonra aynı yöntem uygulanarak azami 4 yıl içinde Avrupa yakasında bulunan ve deprem güvenliği olmayan 62 200 bina yıkılıp yeniden yapılmalı 150500 konut güçlendirilmelidir.
En sonunda yine aynı yöntem kullanılarak azami 4 yıl içinde Anadolu yakasında bulunan ve deprem güvenliği olmayan 66 300 bina yıkılıp yeniden yapılmalı 91 400 konut güçlendirilmelidir. Böylece İstanbul'un taşıdığı olası deprem riski azaltılmalıdır
İstanbul'da depreme dayanıklı olmayan konutların deprem güvenliğine nasıl kavuşturulacağının esaslarını belirleyen bilgi notu Ek-1 de verilmiştir.
2- Alt yapı dönüşüm çalışmalarına başlanılmalıdır.
Bu doğrultuda Melen Barajı en geç 4 senede tamamlanmalı böylece İstanbul'un susuz kalması riski ortadan kaldırılmalıdır.
Buna ilave olarak İSKİ tarafından yapılacak olan su ve atık su sistemlerinde gerekli olan değişiklikler, maliyeti devlet tarafından karşılanmak suretiyle bu süre içinde yapılmalı ve İstanbul için hayati öneme sahip olan bu konudaki riskler tamamen giderilmelidir.
Diğer altyapılar özellikle doğalgaz, elektrik ve ulaşım altyapılarında yapılacak değişiklikler de kanal inşaatına başlanılmadan tamamlanmalıdır.
3- Kanal inşaatı için yapılacak kamulaştırmalarda mülk sahibi ile uzlaşılmalıdır.
Kanal İstanbul projesinin kamulaştırma planları hazırlanmalı ve bu planlara göre mülk sahibi ile uzlaşmak suretiyle kamulaştırmalar yapılmalıdır. Kamulaştırılmayan hiç bir arazi üzerinde kanal ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamalıdır.
4. Kanal İstanbul kesin projeleri hazırlanmalıdır.
Yapılacak zemin sondajları, topografik çalışmalar ve diğer araştırmalar ile elde olunan bilgiler ışığında uygulama projeleri düzeyinde kesin projeler hazırlanmalı; bu projelerle işin gerçek imalat miktarları ve işin gerçek maliyeti hesaplanmalıdır.
Bu projelere göre yapılacak gerçekçi iş programları ile işin yapım süresi bulunmalı, yapım süresini en fazla etkileyecek kazı ve kazı malzemesinin taşınması işlerinin hangi yöntemlerle yapılacağı belirlenmeli ve programlanmalıdır.
5. Kanal İstanbul'un finansmanı sağlanmalıdır.
Bu kadar büyük bir projenin yatırım bedeli, kanaldan geçecek gemilerden elde edilecek gelirlerle karşılanamaz.
Kanal yapım bedeli nasıl temin olunacaktır? Kanal yapımı için en büyük sorunlardan biri olan bu sorun işin başında kesin olarak çözüme kavuşturulmalıdır.
Aksi halde Güney Amerika'da Parana Nehri üzerinde inşa olunan İTAPO Projesi ile Brezilya nasıl ekonomik krize girdi ise Ülkemiz de Kanal İstanbul projesi ile benzeri ekonomik sıkıntılara girebilir..
Kanal İstanbul'un yapım finansmanı temin olunmadan projeye başlanılmamalıdır.
5.adım: Durum muhakemesinden çıkan sonuç şudur.
İstanbul öncelikle olası depreme karşı güvenliğini artıracak çalışmalara yönelmelidir. Ekonomik değerleri yeterince ortaya konulmamış Kanal İstanbul projesinin bu şartlarda yapılması ülkeye geri dönülmesi mümkün olmayan zararlar getirecektir. Yapılmamalıdır.
Kanal İstanbul'un yapılmasında ısrar edenlerin önce İstanbul’u olası depreme güvenli hale getirmeleri sonra bu projeyi yapılabilir bir duruma getirmeleri ve ekonomik bir çerçeveye oturtmaları gerek ve şarttır.
4-KANAL İSTANBUL YAPIMINDA UYGULANACAK İŞ SIRASI
Yukarıda belirtilen sorunlar çözüldükten sonra kanalın yapımına başlanabilir.
Kanal yapımında sırasıyla şu çalışmalar yapılmalıdır
*Karadeniz'de dolgu alanları teşkil olunmalıdır.
Bu maksatla deniz dibi taramaları ve anroşman dolgular teşkil edilmelidir.
*Kanal üstü kazıları: (0.00 kotu üstü kazılar)
Kanal üstü kazısı belirlenecek bir kesite göre olabildiğince patlayıcı madde kullanılmadan yapılmalı ve kazı şevleri hemen püskürtme betonu ile korumaya alınmalıdır.
*1. bölüm. Km 40 +500 ile34 +500 arası çalışmalar
İSKİ altyapı deplasmanları yapıldıktan sonra bu bölgedeki kanal üstü kazısı, yapılarak güzergah, kazı malzemesi taşınacak duruma getirilmelidir. Bu bölgedeki kazılar yapılırken özellikle Terkos Gölü’nü ve İstanbul Havaalanını korumak maksadıyla bu bölgede patlayıcı madde kullanılmamalıdır.
*2. bölüm. Km 25 +000 ile 34 +500 arası çalışmalar
Önce baraj normal su kotu olan 22.40 kotu üstündeki kazılar yapılıp Karadeniz sahil şeridindeki depolara taşınmalıdır.
Sazlıdere Barajı kaldırıldıktan sonra bu bölgede 0.00 kotu üstündeki kazılar tamamlanmalıdır.
Bu bölge Kanal güzergahı boyunca en büyük miktarda kazının yapılacağı ve nakledileceği kesimdir.
Bu bölgede yapılacak taşıma işleri çok uzun zaman alacaktır. Bu nedenle en uygun karayolu taşıma kapasitesi tayin olunmalı, buna ilave başka taşıma sistemleri de devreye sokulmalıdır.
Bu bölge kazıları, kanal inşaatın yapım süresini ciddi surette etkileyecek kritik eşik durumundadır.
*3. bölüm. Km 13 +600 ile 25 + 000 arası çalışmalar
Sazlı dere barajı suyu şebekeye verilerek boşaltılmalıdır. Daha sonra baraj gövdesi 0.00 kotuna kadar kaldırılmalı ve baraj mansabında belirlen depo alanına taşınmalıdır.
Sazlı dere suları kazının durumuna göre derive edilmek suretiyle baraj gölü içimde bulunan 0.00 kotu üstündeki kazılar yapılmalı ve kazı malzemesi mansaptaki depo alanlarına taşınmalıdır.
Bu kazıların tamamlanması ile 0.00 kotundaki ulaşım yolu kanal boyunca Karadeniz'e kadar açılmış olacaktır.
*Kanal kazıları ( 0.00 kotu altı kazılar )
*Km 0 +000 ile 7 + 700 arası çalışmaları
Küçük Çekmece Gölü içinde kanal boyunca ve kanalın her iki tarafında, bir veya birkaç sıradan oluşan koruyucu perdeler inşa olunmalıdır. Perdeler arasındaki dip çamuru kazısı, BA kazıklarla inşa olunacak bu perdelerden sonra yapılmalıdır. Bu bölgeden çıkacak çamur önce susuzlaştırma işleminden geçirilmeli ve kuru çamur malzeme uygun görülen terk edilmiş taş ocaklarında depolanmalıdır.
*Km 7 + 700 ile 25 + 000 arası çalışmaları
Kanalın kuruda kazılabilmesi ve mevcut YAS seviyesinin korunabilmesi için önce kanalın her iki sahilinde Km 7 + 700 ile 16 + 600 arasında Geçirimsizlik perdesi ( slury- trench) inşa olunmalıdır.
Kanal kazısı olabildiğince kuruda ve patlayıcı madde kullanılmadan yapılmalı ve kazı malzemesi bu civarda bulunan depo alanlarına taşınmalıdır.
*Km 25 + 000 ile Km 40 + 500 arası çalışmaları
Terkos gölü ve İstanbul Hava alanının güvenliği için Km 13 + 600 ile 25 +000 arasında kanalın her iki sahilinde Geçirimsizlik perdesi ( slury- trench) inşa olunmalıdır. Kanal kazısı olabildiğince kuruda ve patlayıcı madde kullanılmadan yapılmalı ve kazı malzemesi Karadeniz sahil şeridinde bulunan depo alanlarına taşınmalıdır.
*Beton çalışmaları:
Kazısı tamamlanan kanalın içindeki beton kaplama çalışmaları, kazı tamamlanmadan kazıdan etkilenmeyecek bir uzaklığı bulundurmak şartıyla başlanabilir.
Gemilerin çapa atabilmeleri için kanal tabanı betonla kaplanmamalıdır.
Kanalın her iki sahilin kanal boyunca ulaşım yolu yapılmalıdır.
*Km -1-920 ile 0 + 000 arası çalışmalar
Marmara Denizi dip taraması yapılmalı ve kazı malzemesi deniz içinde uygun bir yere taşınmalıdır
Daha sonra Küçük Çekmece sahil şeridi kazıları yapılmalı yapılıp kazı malzemesi karada uygun görülen terk edilmiş kaya ocaklarına taşınmalıdır.
Kazılar tamamlandıktan sonra Marmara Limanı inşaatına başlanılmalıdır. Liman inşaatları, kanal betonu bitimine paralel tamamlanmalıdır.
* Km 40 + 500 da yer alan İGA limanı inşaatı
Kanal kazısının bitimi ile başlayan İGA limanı çalışmaları kanal betonu ile tamamlanmalıdır.
*Kanal işletmesi için gerekli binaların yapımı ve ekipman ve teçhizatının montajı
Kanalın işletmesinde kullanılacak ve limanlarda yer alacak her türlü yapı tamamlanmalı, gerekli ekipmanın montajları bitirilmeli gerekli testleri yapılmalı, her türlü gözlem ve ölçü aletleri hizmete alınmalıdır.
* Kanalın işletmeye alınması
Bunlar tamamlandıktan sonra önce Küçük çekmece gölü çıkışındaki batardo kaldırılarak Marmara suları kanal içine alınmalıdır.
En son Karadeniz girişindeki batardo kaldırılarak kanal hizmete alınmalıdır.
Kanal İstanbul için iş programının ana başlıkları bu şekilde özetlenebilir. Şüphesiz çok daha detaylı çalışılmalıdır.
5- SONUÇ
Kanal inşaatı zemine bağlı olduğundan maliyeti artacaktır
Kanal yapımı kazı malzemesinin taşınmasındaki tahditlerden dolayı düşünülen sürenin çok ötesinde tamamlanacaktır. Sürenin uzaması hem İstanbul şehrine verdiği rahatsızlığı artıracak, hem de geri dönmeyen ölü yatırım nedeniyle Ülke ekonomisini çok zorlayacaktır.
Kanal İstanbul projesi olası Marmara depreminin bütün etkilerini yaşayacaktır
*Kanal İstanbul projesinin zamanlaması yanlıştır. Eğer yapılacaksa bu proje, susuzluk çekilmemesi için gerekli tedbirler alındıktan ve muhtemel İstanbul depreminden sonra inşa olunmalı, İstanbul öncelikle depreme karşı güvenli hale getirilmelidir.
*Kanal İstanbul projesinin yeri yanlıştır. Değiştirilmelidir. İstanbul'dan daha uzağa götürülmelidir. Çünkü bu projenin yapımı, İstanbul'a çok zarar verecektir. İstanbullunun hayatını inanılmaz ölçülerde zorlaştıracaktır.
*Bu kadar önemli bir projenin; mühendislik nosyonu açısından son derece yetersiz olan ÇED Raporu üzerinden tartışılması, bu projeye iyi hazırlanılmadığının bir göstergesidir.
Bu durum aynı zamanda Ülke mühendisliğinin geldiği durumun hazin bir ifadesidir.
52 yıllık deneyime sahip bir inşaat mühendisinin gözünden Kanal İstanbul gerçekleri bunlardır.
Buraya kadar bir mühendis gözü ile kanalın yapılabilirliğini incelemeye çalıştım. Ancak mensubu olduğum Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Kanal İstanbul ve Montrö Antlaşması konusunda birkaç söz söylemek istiyorum. Bu husustaki görüşlerim EK-2 de verilmiştir.
Ülkeme hizmet etmekten başka bir düşünceye sahip değilim. Bir mühendis olarak bu mesleğe başlarken ettiğim yemin gereği ilgilileri hem uyarmak hem de onlara yardımcı olmak düşüncesiyle yapmış olduğum bu çalışmayı bilgilerinize sunuyorum. Saygılarımla.
“Görelim Mevla meyler. Neylerse güzel eyler.”
23 Temmuz 2020 / İstanbul / Selami OĞUZ
İSTANBUL’DA DEPREM GÜVENLİĞİNE SAHİP OLMAYAN
KONUTLARIN DEPREM GÜVENLİĞİNE KAVUŞTURULMASI
Haziran 2020/Selami OĞUZ / İnşaat Yüksek Mühendisi/ İTÜ- 1969
17 Ağustos 1999 Kocaeli- Gölcük depremi ile KAF da ki kırılma, Yalova- Çınarcık bölgesine kadar gelişti. Yani fay bu bölgeye kadar kırıldı. Gelecekte KAF’ın Marmara Denizi içindeki Yalova -Çınarcık ile Tekirdağ- Mürefte- arasının kırılması bekleniyor. Yaklaşık 175 km uzunluğundaki bölümün tek parça olarak kırılması halinde, 7,7 büyüklüğünde bir deprem olacağı ifade olunuyor.
Ancak İstanbul- Adalar bölgesi, jeolojik yapı olarak çok sağlam olduğundan (Eosen dönem) bu bölge; KAF'ın tek parça olarak kırılmasını önlüyor. Bu durumda KAF'ın Çınarcık- İstanbul arasındaki 65 km. km.’lik bölümü ile İstanbul- Mürefte arasındaki 110 km.’lik bölümünün ayrı ayrı kırılması bekleniyor. Doğudaki bölümün kırılması halinde en fazla 6,3 büyüklüğünde, batıdaki bölümün kırılması halinde en çok 7,4 büyüklüğünde deprem oluşacağı ileri sürülüyor.
KAF'nın Marmara Bölgesi'ndeki oluşum periyotları (30- 40 yıl) bize beklenen İstanbul depreminin önümüzdeki 10- 20 yıl arasında olması olasılığını güçlendiriyor. 26 Eylül 2019 da Silivri civarında oluşan 5,8 büyüklüğündeki deprem, hem beklenen büyük depremin oluşumunu öne çekti, hem de beklenen kırılmanın muhtemel yerini işaret etti.
Konunun uzmanı Prof. Dr. Naci GÖRÜR, 15 Haziran 2020 tarihinde beklenen İstanbul depremi riskinin % 62 oranına yükseldiğini ifade etti.
Yukarıda ifade olunduğu üzere KAF’ın İstanbul-Mürefte arasındaki bölümün kırılması halinde İstanbul'da, deprem den en fazla etkilenecek yerleşim yerleri; fay hattına ortalama 20-30 km uzaklıkta bulunan Fatih, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar, Esenler, Küçükçekmece, Avcılar, Esen yurt, Başak şehir, Beylik düzü ve Büyükçekmece ilçeleri olacak.
1- 1999 Kocaeli- Gölcük depreminden sonra İBB tarafından yapılan çalışmalar
*7 Ağustos 1999 depremi sonrasında deprem bölgesine Devlet'ten önce İBB yetişti. Enkaz altından kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları ile birlikte acil ihtiyaç olan içme ve kullanma suyu temini, hijyen ve sağlık hizmetleri, duş ve tuvalet ihtiyaçları, iaşe temini, barınma gibi pek çok konuda özverili ve önemli çalışmalar sergilendi.
*2002 yılında Japon JICA Firması tarafından muhtemel İstanbul Depreminin etkileri ve alınması gerekli tedbirleri içeren ön fizibilite raporu hazırlandı.
*2003 yılı sonuna kadar İTÜ- ODTÜ- BÜ ve YTÜ den bilim adamlarının katılımı ile İstanbul Deprem Master Planı hazırlandı ve 2004 yılında bu planın ilk uygulaması Zeytinburnu ilçesinde yapıldı.
*Zeytinburnu ilçesinde incelenen yaklaşık 16500 yapıda, deprem güvenliğine sahip olmayan çok riskli 2295 yapı, adres bazında tespit olundu.
*İBB Zemin ve Deprem Müdürlüğü tarafından mikro bölgeleme çalışmaları tamamlanarak İstanbul İlinin jeolojik haritası çıkartıldı.
*2009 yılında İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı tarafından BÜ Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü’ne İstanbul Olası Deprem Kayıp Tahminleri çalışmaları yaptırıldı
*2019 yılında ise bu çalışma, aynı birim tarafından güncelleştirildi.
ÖZETLE: Bugün İstanbul'un olası depremden nasıl etkileneceği detaylı olarak bilinmektedir.
2- Merkezi Hükümet tarafından yapılan çalışmalar:
* Ülkenin depremden nasıl etkileneceğini gösterir fay haritaları bir kaç aşamada güncelleştirildi.
*29 Eylül- 01 Ekim 2004 tarihlerinde Deprem Şurası Genel Kurulu toplandı ve hazırlanan 7 adet komisyon raporları onaylandı.
*Afet bölgelerinde yapılacak yapılar ile ilgili yönetmelik 0nce 1998 yılında yenilendi. Daha sonra bir kaç revizyon yapıldı. En son 2018 yılında Bina Deprem Yönetmeliği adıyla güncelleştirildi.
* Yapılarda Güçlendirme esaslarına ait yönetmelik 2006 yılında ilk defa yayınlanarak yürürlüğe girdi.
*6306 sayılı Kentsel Dönüşüm yasası, 31 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe girdi.
2- Yasal durum ve belediyelerin sorumlulukları.
Yapıların projelerinin onayı, onaylı projeye göre yapının inşasının kontrolü ile iskan hizmetleri tamamen belediyelerin yetki ve sorumluluğundadır.
Bu konuda geçerli kanunlar ve KHK’ler ise;
-5393 sayılı Belediyeler Kanunu,
-5216 sayılı Büyük Şehir Belediyesi kanunu,
-7269 sayılı kanun. Kısa adıyla Afet Kanunu,
-3194 sayılı İmar Kanunu,
-775 sayılı Gecekondu Kanunu,
-634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu,
-587 sayılı kanun hükmünde kararname
-DASK.
Bir yapı, yönetmelik ve kanunlar ve onaylı projeye aykırı inşa olunmuşsa; bütün sorumluluk ilgili belediyeye aittir. Çünkü belediyeler; yapının onaylı projeye uygun yapılıp yapılmadığının kontrolünde ve onaylı projeye aykırı yapılan kısımların en kısa zamanda düzeltilmesinde tam yetkilidirler.
3-Konutların deprem güvenliğine kavuşturulma yöntemleri:
Başlıca iki yöntem vardır. Yapı ya güçlendirilir. Ya da yıkılıp yeniden yapılır. Bunlara ilave olarak üçüncü bir yöntem; yapıların deprem izolatörleri üzerine oturtulmasıdır. Bu yöntem mevcut konutlarda çok riskli ve pahalı olduğu için uygulanmaz. Daha çok tarihi yapılarda veya yeni yapılan büyük binalarda uygulanır. Bu teknoloji; ülkemizde yeni yeni kullanılmaya başlanmıştır.
Yapının depreme karşı güvenli olması için, o yapının mevcut yönetmeliklere uygun inşa olunması şarttır. Yönetmelik kriterleri zaman içinde büyük değişikliklere uğramıştır. Bu nedenle en son yönetmeliğe göre inşa edilmeyen yapılar depreme karşı güvensiz midir?
Kağıt üzerinde cevap; Evet. Güvensizdir. Ancak yapı, inşa olunduğu dönemde geçerli kurallara uygun olarak inşa edilmiş ve bu güne kadar da yıpranmamışsa olası depreme karşı hiç hasar görmeyebilir veya az hasar görecek bir performans gösterebilir. Bu nedenle olası depremden önce bütün yapıların teknik incelemesi mutlaka yapılmalıdır. Yapıların depremden önceki durumlarının incelemelerinde;
*Hiç hasar görmeyecek yapılar
*Az hasar görecek, ancak oturulabilecek yapılar
*Orta derecede hasar görecek, güçlendirme yapıldıktan sonra oturulabilecek yapılar
*Ağır hasar görecek, oturulamayacak yapılar
*Tamamen yıkılacak yapılar olarak 5 bölüme ayırabiliriz.
4-İstanbul’daki mevcut konutların depremsel gerçeği:
İstanbul'da mevcut tüm konutların depremde göstereceği davranışlar ve özellikle depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacak binaların hangi ilçede ve ne sayıda olduğuna dair bilgiler, yukarıda bahsedilen İBB-2019 İstanbul Olası Deprem Kayıp Tahminleri çalışmaları raporunda belirlenmiş bulunmaktadır.
Bu bilgilere göre ilçelere göre; Arnavutköy 'de 2000, Ataşehir'de 3 000, Bağcılar'da 10 000, Bakırköy'de 6 000 Beyoğlu’nda 4 200, Büyükçekmece'de 9 000, Çatalca'da 2000, Esenler'de 5 000, Fatih'te 15 000, Kağıthane'de 2 000, Kartal'da 4 000, Küçükçekmece'de 13 000, Sancaktepe’de 3 000, Silivri'de 9 000 Sultanbeyli’de 45 000, Tuzla' da 7 000 ve Üsküdar ilçesinde 4 000 olmak üzere İstanbul’un genelinde toplam 143 200 yapı; olası depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacaktır. Bu binaların yıkılıp yeniden yapılması şarttır.
Bu yapılardan başka ilçelere göre Avcılar'da 35 000, Başak şehir'de13 500, Beylikdüzü'nde 27 000, Çekmeköy'de 4 000, Esenyurt'ta 67 410, Gaziosmanpaşa'da 14 000, Kadıköy'de 17 000, Maltepe'de 20 000, Pendik'te 28 000, Ümraniye'de 16 000, Sarıyer'de 6 600, Sultangazi'de 10 000 Şile'de 900 ve Zeytinburnu'nda 31000 olmak üzere İstanbul genelinde toplam 290 410 konut, orta derecede hasar görecek, bunun sonucu bu kadar aile, barınma sorunu yaşayacaktır.
Güçlendirmeye ihtiyaç duyulacak bu binalarda; daha ucuz olduğu için güçlendirme yapılması tercih olunmalıdır. Ancak güçlendirme yapıldığı halde gerekli deprem güvenliğine ulaşılamıyor kuşkusu varsa bu yapılar da yıkılıp yeniden yapılmalıdır.
Bu günkü rayiçlere göre; Depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacak yapıların yenilenmesi için yapı başına inşa bedeli olarak ortalama 2 milyon TL üzerinden yaklaşık 300 milyar TL ye;
Orta derece de hasar görecek konutların güçlendirilmesi için; konut başına inşa bedeli olarak ortalama 60 bin TL üzerinden yaklaşık 15 milyar TL ye;
Orta derece de hasar görecek konutların da yıkılıp yeniden yapılması halinde; konut başına inşa bedeli olarak ortalama 200 bin TL üzerinden 60 milyar TL ye ihtiyaç duyulacaktır.
Bu bedellere, her türlü proje, vergi ve diğer masraflar ile 1 yıllık konut kira bedelleri de dahil olunmalıdır.
Özetlersek; olası bir depremin zararlarını asgariye indirebilmek maksadıyla yapılacak deprem dönüşümü için İstanbul’da 400 milyar TL civarında paraya ihtiyaç bulunmaktadır.
Deprem dönüşüm çalışmalarının 10 senede gerçekleştirilmesi halinde ihtiyaç duyulacak para miktarı; yılda 40 milyar TL olacaktır.
Bu miktar para nasıl bulunabilir? Bu soru aşağıda cevaplandırılmaya çalışılmıştır.
ÖZETLE; İstanbul’un böyle yıkıcı bir depremi yaşaması halinde olası can ve mal kaybı, yukarıda belirlenen rakamların çok üzerinde olacaktır. Bu nedenle İstanbul, acilen deprem dönüşümünden geçirilmeli ve deprem olmadan depreme karşı güvenli duruma getirilmelidir. Artık kaybedilecek zaman kalmamıştır
5- Bu güne kadar konutların depreme karşı güvenli duruma getirilememesinin önündeki engeller:
5.1 Yapının depreme karşı güvenli olup olmadığının tespitindeki belirsizlikler:
2000 yılında yapının depreme karşı dayanıklı olup olmadığı konusunda pratik ölçüm yöntemleri yoktu. Bir yapının incelenmesi çok zaman almaktaydı. Ayrıca elimizde güçlendirme yönetmeliği de mevcut değildi. Üniversiteler, binlerce yapıyı kısa süre içinde gözden geçirebilecek kısa, pratik ve doğru sonuç verecek yöntemleri araştırmakta idiler.
5.2 Depreme karşı güvenli olmadığı belirlenen yapının yıkılamayışı:
Aslında 7269 sayılı kanunun 3. maddesindeki '' Onaylı projesine uygun olmayan yapıların 3 ay içinde projeye uygun hale getirilmemesi halinde yıkılır, yıktırılır.'' hükmü belediyelere büyük yetki vermekteydi. Ancak belediyelerin hiçbiri bu hükmü uygulamıyordu.
Zeytinburnu Belediyesi dahi, yapılan detaylı çalışmalar sonucunda deprem güvenliği bulunmadığı tespit olunan 2295 yapıdan hiçbiri hakkında herhangi bir yıkım işlemi yapmadı.
"Yapıların bu kadar kötü inşa edilmesinde 1. sorumluluk belediyelere aittir." dememin nedeni, belediyelerin gösterdiği bu tür davranışlardı.
Bu zorluk, yani binanın yıkılması zorluğu, 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası ile pratik çözüme kavuşturuldu. Yapının mevcut beton dayanımları ile donatı durumları tespit olundu. Yapılar eski yönetmeliğe göre projelendirilmiş olduğundan, yeni yönetmelikte belirlenen şartları sağlayamıyordu. Bu nedenle yapıya çürük raporu verildi. Bu rapor onaylandıktan sonra Belediyeler yapı için yıkım kararı verdiler ve yapılar yıkıldı.
5. 3 Yapıların büyük çoğunluğunun kaçak yapı durumunda olmaları ve iskana sahip olmamaları:
Onaylı projesi olmadan kamu arazileri üzerinde inşa olunan gecekondu niteliğindeki yapılar ile onaylı projesi olmasına rağmen bu projeye aykırı inşa olunan yapılar, kaçak yapı niteliğinde idiler ve bunlara iskan verilmesi kanunlarla engellenmiş idi.
Pratikte ise söz konusu kanun maddelerine uyulmuyor, tamamlanan yapı; yerleşime açıldığından su, kanal, elektrik, doğalgaz ve PTT hizmetleri alabiliyordu. İstanbul'daki yapıların % 70 i bu nitelikte yani kaçak yapı durumunda idi ve bunların iskanı yoktu.
Bu nedenle belediyeler bu yapılar üzerinde hiç bir işlem yapmıyorlardı.
Bu yapıların pek çoğu kaçak katlar nedeniyle bırakın depreme dayanmayı kendi kendini dahi taşıyamayacak durumda idiler. Nitekim 2019 yılında Kartal - Cevizli'de bulunan bir bina, kaçak katları nedeni ile kendiliğinden göçüverdi. . Ülkenin muhtelif yerlerinde de bu gibi kendiliğinden göçme olayları görüldü.
Kaçak ve gecekondu durumundaki yapıların dokunulmazlığı ise 31 Aralık 2017 tarihinde çıkarılan ve kamuoyunda İmar Barışı olarak adlandırılan bir uygulama ile mülk sahibinden alınan bir bedel karşılığında çözümlendi.
Yasa dışı yapılan bütün yapılar yasal hale getirildi. Her birine Yapı kayıt Belgesi verildi. Böylece, bu tür yapılar üzerinde işlem yapılabilmenin yolu açılmış oldu.
5.4- Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklanan uyuşmazlıklar
Kat Mülkiyeti Kanunu'na tabi binalarda mülk sahiplerinin anlaşmazlıkları, bina üzerinde deprem için gerekli önlemlerin alınmasını önlemekteydi. Yargıtay’ın bu konudaki içtihatları uygulanamıyordu. Bu konu 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası ile çözüme kavuşturuldu. Kat Maliklerinin ortak kararı ile bina üzerinde işlem yapılabilmenin önü açıldı.
5.5 Deprem Dönüşümü değil Kentsel Dönüşümün uygulanması:
6306 sayılı kanun gereği uygulanan Kentsel Dönüşüm çalışmaları, İstanbul'un deprem dönüşümüne yeterli derecede katkı sağlamadığı gibi mevcut finans kaynaklarının da faydalı kullanılmasının önüne geçti. Bu uygulama ile hem kaynak hem de zaman kaybı yaşandı.
6306 sayılı kanun uygulaması ile aslında bir finansman temini niteliğinde idi. Devlet bu kanuna göre girişimde bulunanlara kira yardımında bulundu. Mülk sahipleri de kendi mülklerinden yerine göre değişen oranlarda vazgeçtiler. Yapıyı üstlenen yüklenici, mülk sahiplerince vazgeçilen paylar karşılığı yaptıkları ilave konutları satarak yapının finansmanını sağladılar. Aslında finansman yine halkın cebinden çıktı. Mülk sahipleri depreme karşı güvenceye kavuştular ama mülkleri bir miktar küçüldü.
Kentsel Dönüşüm modeli, Deprem Dönüşümü modeli niteliğinde değildi.
Rant üzerine kurulu olduğundan deprem için yeterli faydayı sağlamaktan uzaktı.
Aşırı konut yapımı sonucu bu konutlar satılamayınca hem kredi kullanan yükleniciler hem de kredi veren bankalar zor durumda kaldılar.
Bu sıkıntı bu gün için aşılabilmiş değil. Halen İstanbul'da yapılıp da satılamayan 550 bin civarında konutun varlığı söyleniyor. Bu konutların maliyeti neresinden bakarsanız bakın 100 milyar TL’nin üzerinde. Bu kadar para Deprem Dönüşümü için harcansa idi, İstanbul'un Deprem sorunu % 25-35 oranında çözülmüş olurdu.
Kentsel Dönüşüm yasasının bu kadar kötü uygulanması, İstanbul'un Deprem Dönüşümünü ikinci plana itti. Bu nedenle kentsel dönüşüm uygulaması, İstanbul'un deprem dönüşümü için çok zararlı oldu diyebiliriz.
6- Deprem Dönüşümünde gerçekler ve vazgeçilmez temel ilkeler:
*En büyük sorumluluk belediyelere düşmektedir. Çünkü bu kentin yapılarının depreme karşı bu kadar çaresiz olmasının ilk sorumlusu belediyelerdir.
İkinci derecede sorumlu olanlar; yapıyı yapan mühendis ve müteahhitlerdir.
Üçüncü derecede sorumlu olanlar ise vatandaşın ta kendisidir. Vatandaş, örneğin buzdolabı alırken gösterdiği titizliği, konut satın alırken gösterebilseydi bu kadar kalitesiz yapılaşma olmazdı. Belediyeler, bu güne kadar görevlerini yeterince yaparak İstanbul'u depreme güvenli bir şehir hale getiremediler. Bu güne kadar Belediye yöneticileri, kendilerine kanunlarla belirlenen yetkileri kararlılıkla kullanmış olsalardı; bu yanlış şehir inşa olunmazdı.
*Bu konunun yine tek çözümü var: Kuralları kararlılıkla uygulamak.
*Belediyeler, Devlet ile beraber çalışarak mevcut kanunları olabildiğince halkın yararına kullanmalıdırlar. Burada iş birliği son derece önemlidir. Birlikten kuvvet doğar. Deprem gibi, can ve mal varlığımızı tehdit eden bir afet için hazırlıklı olmamak, gerekli tedbirleri zamanında almamak, altından kalkılamayacak bir vebaldir.
*Halk ile bütünlük içinde çalışılmalıdır. Halkın görüşlerine önem verilmeli, halkın desteği alınmalı ve ona her konuda yardımcı olunmalıdır. Çünkü gaye halkın mutluluğudur.
*Deprem Dönüşümü, yatırımlarda ilk öncelik olmalı; esasen kıt olan mevcut parasal kaynaklar, en ekonomik tarzda kullanılmalıdır.
*Gerçek mühendislik çalışması sergilenmeli, küçük ama ihtiyacı karşılayabilecek konut yapımına önem verilmeli, gereksiz ve lüzumsuz harcamalardan kaçınılmalıdır.
7- İstanbul'da bugünkü durum:
Önemli olduğu için daha önce ifade edilmesine rağmen rakamları bir daha hatırlayalım.
7.1. Stoktaki yapı miktarı:
Kentsel Dönüşüm kapsamında yapılan konutlar ekonomik şartlar ve Corona 19 nedeniyle bu güne kadar satılamadı. Bankaların verdikleri kredilere uyguladıkları faiz oranı çok yüksek. Kredinin geri ödeme süresi maksimum 120 ay. Bu şartlarda konut satılamıyor.
Bu şartların vatandaş lehine kolaylaştırılması gerekiyor.
Bankalar kredi verme ve geri ödeme şartlarını yeniden düzenlediler. Yapılan, ancak alıcı bekleyen ve sayıları 550 bin civarında olan bu konutlardan Deprem Dönüşümü için mutlaka yararlanılmalıdır.
7.2 Riskli yapı ve gerekli finansman miktarı
*İstanbul'un genelinde toplam 143 200 yapı, olası depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacaktır. Depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacak yapıların yenilenmesi için ortalama yapı başına ( 10 konut) 2 milyon TL üzerinden yaklaşık 300 milyar TL ye;
*Bu yapılardan başka 290 410 konut, orta derecede hasar görecek, bunun sonucu bu kadar aile, barınma sorunu yaşayacaktır. Orta derecede hasar görecek konutların güçlendirilmesi için konut başına 60 000 TL üzerinden yaklaşık 18 milyar TL ye ihtiyaç vardır.
*Orta derece de hasar görecek konutların da yıkılıp yeniden yapılması halinde; konut başına ortalama 200 bin TL üzerinden 60 milyar TL ye ihtiyaç duyulacaktır.
*Özetlersek; diğer masrafların da dahil olunması ile İstanbul'da olası bir depremin zararlarını asgariye indirebilmek maksadıyla yapılacak deprem dönüşümü için 400 milyar TL civarında paraya ihtiyaç bulunmaktadır.
Deprem dönüşüm çalışmalarının 10 senede yapılması halinde yıllık harcama ise; 40 milyar TL, olacaktır.
Bu miktar para nasıl temin edinilebilir? Yani yapıların deprem dönüşümü için finansman sorunu nasıl çözülebilir?
8- Konutların depreme güvenli hale getirmek için gerekli çalışmalar:
8.1 7269 sayılı kanunun uygulanması zorunluluğu:
Kısa adıyla afet yasası olarak anılan ve çeşitli zamanlarda yapılan değişikliklerle günümüze kadar gelen ve halen yürürlükte olan kanun; depremde yıkılan yapıların yerine devlet tarafından yapılan yeni konutların borçlanma esaslarını; 40. madde de düzenliyor. Madde çok detaylı ve uzun. Sadece birkaç paragrafını okuyalım.
(Değişik:4.4.1985-3177/1 madde) “Bu kanuna göre arsa olarak dağıtılan veya üzerinde bina inşa edilen taşınmaz mallar, hak sahiplerine borçlandırma senetleri imza ettirilmek suretiyle verilir.”
“Bu taşınmaz mallar üzerine Türkiye Emlak Kredi Bankasının isteği ile bu banka lehine, tapu dairelerince borçlandırma senetlerine dayanılarak kanuni ipotek tesis olunur.”
“Konut ve konut inşası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsizdir. Dükkan ve fırın gibi yerler için yapılacak borçlandırmalar ise yıllık %4 (yüzde dört) faize tabidir.”
“Borçlandırma bedelleri, konut, konut inşası, arsa ve sair yardımlarda en az 20 en çok 30; dükkan ve fırın gibi, yerler için yapılacak yardımlarda ise en az 5 en çok 15 yılda ve eşit taksitler halinde tahsil edilerek fon hesabına yatırılır.''
Bu maddedeki iki husus, bizi konut finansmanı açısından yakından ilgilendiriyor.
*Devlet, yıkıldıktan sonra kendi yaptığı ve hak sahibini borçlandırdığı konuttan faiz almıyor.
**Borcun geri ödeme süresini ise bu konutlarda en az 20 en çok 30 yıl olarak belirliyor.
7269 sayılı kanun halen yürürlükte olan bir kanun. Devlet, depremde yıkılmış ve yerine yenisi yapılmış konutlar için bu kanunu uyguluyor. Ama bu kanunu, yıkılma riski kesin olarak belirlenmiş olan yapılar için uyguluyor mu?
Örneğin; Kartal- Cevizli'de kendiliğinden yıkılan binaların yeniden yapımında Devlet hangi kanuna göre işlem yaptı?
Kartal-Cevizli olayını biraz açalım: 06 Şubat 2019 günü bu bölgede 3 katı kaçak 8 katlı bir bina kendiliğinden yıkıldı. Devlet olaya el koydu. Bu bina yakınındaki 6 binada teknik inceleme yapıldı.
Bu binaların depreme güvenli olmadığı tespit olundu. Bu binalar da yıkıldı. Kaçak daireler ile bu binalarda 159 daire vardı. Devlet, TOKİ eliyle burada 6 katlı 105 daire inşa etti ve iskanını çıkararak mülk sahiplerine teslim etti. Mülk sahipleri daire başına 180 000 TL borçlandırıldılar. Borcun geri ödemesi 1000 TL / ay üzerinden 180 aya yayıldı. Tüfe / Tefe artışlarından fark oluşursa bu farkı da vatandaş ödeyecek.
Şimdi şu soruları soralım ve cevabını arayalım.
*Devlet Kartal - Cevizli'deki dönüşümü, hangi kanuna göre gerçekleştirdi?
*7269 sayılı kanunu uyguladı ise; geri ödeme süresi en az 20 yıl= 240 ay olmalıydı. Bu süre neden 180 ay olarak belirlendi? Bu uygulama ile vatandaş haksızlığa uğramış olmuyor mu?
*Geri ödeme bedeli nasıl hesaplandı? Bu bedelin hesabında faiz uygulandı mı? Uygulanmadı ise faizi Devlet mi üstlendi?
Bu uygulama bizim için çok önemli bir örnek. Şöyle ki:
*Devlet, bu uygulamada sosyal devlet ilkesi ile hareket etti ve sorunu en kısa sürede çözdü.
*Yeni yapılanmada Devlet, kaçak yapılaşmayı kesinlikle önledi. Bunlar çok olumlu işlerdi.
Ancak borçlanma şartları bize, sanki bu gibi durumlarda kesin olarak uygulanması gereken 7269 sayılı kanun esaslarının uygulanmadığını gösteriyor.
*Kendiliğinden yıkılan veya güvenli olmadığı için yıktırılıp yeniden yapılan bu binalar için vatandaş, mutlaka 7269 sayılı kanunun 40 maddesi gereğince borçlandırılmalıydı.
*Kartal- Cevizli uygulamasında; kendiliğinden yıkılan bina yanında riskli olduğu tespit olunan diğer 6 binanın da dönüşüme tabi tutulmuş olması; İstanbul'da deprem dönüşümü bekleyen bu tür riskli yapılara da ayni yöntemin uygulanabileceği hususunda çok önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Yani devlet sadece yıkılan yapıları değil, gerektiğinde yıkılması kuvvetle muhtemel yapıları da yıkarak yeniden yapmaktadır. İstanbul’da ise bu nitelikte 143 200 yapı bulunmaktadır.
*İstanbul dahil Ülkenin her yerinde depremde yıkılacağı kesin olarak belirlenen yapıların; deprem den sonra nasıl yeniden yapılabileceğini ve mülk sahiplerinin nasıl borçlandırılacağını belirleyen 7269 sayılı kanun; deprem tehlikesini kesinlikle bertaraf edecek temel kanundur.
İstanbul’un deprem açısından güvenli hale gelebilmesi ise ancak; olası bir depremde kesin olarak yıkılacağı belirlenmiş yapıların; 7269 sayılı kanuna göre yıkılıp yeniden yapılması ile mümkündür.
O halde halk, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları ve belediyeler, 7269 sayılı kanunun uygulanması için Devlet nezdinde gerekli girişimlerde bulunmalı ve adı geçen kanunun uygulamaya konulmasını mutlaka sağlamalıdırlar.
Çünkü İstanbul’un depreme güvenli hale getirilmesi ancak bu kanunun uygulanmasına bağlıdır.
8.2 Mevcut finansman kaynakları ve bunların değerlendirilmesi:
Konutların yıkılıp yeniden yapılması ve mülk sahiplerinin uzun vadede borçlandırılması ekonomik açısından Devleti zorlamaktadır. Bu işlemde en zayıf halka yeterli finansmanın bulunamayışıdır.
Şimdi mevcut ekonomik kaynaklarımız nelerdir ve bunlar nasıl kullanılabilir?
Onun üzerinde biraz kafa yoralım.
8.2.1 Depremde ağır hasar görecek veya yıkılacak yapılar için Deprem Fonunun kullanılması:
Özel İletişim Vergisi adı ile tesis olunan ve kamuoyunda Deprem Fonu olarak adlandırılan bu girişim; 26 Kasım 1999 da bir yıllığına geçici olarak yürürlüğe girdi. Sonra süresi iki defa uzatıldı. 25 Aralık 2003 tarihinde kalıcı hale getirildi.
Özel İletişim Vergisi olarak 2019 yılı sonuna kadar 67 394 325 000 TL toplandı. Son dört yılın ortalama tahsilatı, 4 milyar TL olarak gerçekleşti. Şimdi bu fon kaynaklarından nasıl yararlanabiliriz? Onu inceleyelim.
*Mayıs 2020 sununa kadar sıfır ve 1. el konutlar için banka konut kredilerinde yıllık faiz % 9.48 ve kredinin geri ödeme süresi en fazla 10 yıl idi. Stoktaki konutları satmak ve tıkanmış olan inşaat piyasasını canlandırmak için Haziran 2020 den itibaren banka konut kredileri şartları değiştirildi.
Sıfır ve 1. el konutlar için yıllık faiz oranı % 7.68 e indirildi. Kredinin geri ödeme süresi 12 ay ödemesiz 15 yıla çıkarıldı.
Şimdi 7269 sayılı kanuna göre depremde ağır hasar görecek veya yıkılacak toplam 143 200 binada mevcut yaklaşık 1.432 milyon konutun deprem dönüşüm maliyetini hesaplayalım.
Mevcut imar kanununa göre ortak alanlar, otopark ve sığınak dahil konut alanı 100 m2, konut inşa maliyeti 200 000 TL, 1 yıllık kira bedeli 24 000 TL ve diğer masraflar 16 000 TL olmak üzere toplam maliyet konut başına 240 000 TL üzerinden vatandaş devlet ile protokol yaparak ve bankaya gerekli teminatı vererek bankadan kredi alsın ve kendi konutunu yıksın, 1 yıl içinde kendisi inşa etsin.
7269 sayılı kanunun uygulanması haline kredi faizi devlet tarafından, anapara eşit taksitlerle mülk sahibi tarafından eşit taksitlerle geri ödenmesi halinde maliyet tablosu şöyle olmaktadır.
1. ÖNERİ:
Konut başına alınacak kredi miktarı: 240 000 TL
Uygulanacak faiz oranı: Aylık % 0.64, Yıllık % 7.68
Kredinin geri ödeme süresi: 15 yıl = 180 ay.
20 yılsonundaki konut maliyeti 240 000 x (1 + 0,0384)15 = 422 359 TL
Eşit taksitlerle geri ödeme miktarı: 422 359/ 180 =2 346,44 TL/ay
Mülk sahibi tarafından ödenecek eşit taksit miktarı: 240 000/180 =1 333,33 TL/ ay (% 57,3)
Devlet tarafından eşit taksitlerle ödenecek faiz miktarı: 180 359/180= 1013,11 TL/ ay (42,7)
“Depren Fonu'nun (ÖİV) yıllık tahsilatı 4 milyar TL, İstanbul'da acilen yıkılıp yeniden yapılması gereken konut sayısı: yaklaşık 1.432 milyon adet.”
4 Milyar TL’nin tamamının faiz için harcanması halinde mülk sahibi tarafından ödenecek bedel 5.368 milyar TL ve bir yılda harcanacak toplam bedel 9.368 milyar TL olacaktır.
Böyle bir uygulama ile yılda en çok 9. 368 milyar/ 240 bin = 39 033 konut güvenli hale getirilmiş olacaktır. Bu yapım hızı ile İstanbul’da olası depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacak 1.432 milyon konut ancak; 1.432 milyon/ 39033 = 36.69 yılda yenilenebilecektir.
Bu kadar zamanımız olmadığından daha fazla kaynağın kullanılmasında zaruret vardır.
2. ÖNERİ:
Konut başına alınacak kredi miktarı: 240 000 TL
Uygulanacak faiz oranı: Aylık % 0.50, Yıllık % 6.00
Kredinin geri ödeme süresi: 15 yıl = 180 ay.
20 yılsonundaki konut maliyeti 240 000 x (1 + 0.03)15 = 373 913 TL
Eşit taksitlerle geri ödeme miktarı: 373 913 TL / 180 = 2077,29 TL/ay
Mülk sahibi tarafından ödenecek eşit taksit miktarı: 240 000/ 180 =1 333,33 TL/ ay (% 64.19)
Devlet tarafından eşit taksitlerle ödenecek faiz miktarı: 133 913 TL/ 180= 734,96 TL/ ay (% 35.81)
“Depren Fonu'nun (ÖİV) yıllık tahsilatı 4 milyar TL, İstanbul'da acilen yıkılıp yeniden yapılması gereken konut sayısı: yaklaşık 1.432 milyon adet.”
4 Milyar TL’nin tamamının faiz için harcanması halinde mülk sahibi tarafından ödenecek bedel 7.170 milyar TL ve bir yılda harcanacak toplam bedel, 11.170 milyar TL olacaktır.
Böyle bir uygulama ile yılda en çok 11.170 milyar/ 240 bin = 46 542 konut güvenli hale getirilmiş olacaktır. Bu yapım hızı ile İstanbul’da olası depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacak 1.432 milyon konut ancak; 1.432 milyon/ 46 542= 30.76 yılda yenilenebilecektir.
Bu kadar zamanımız olmadığından daha fazla kaynağın kullanılmasında zaruret vardır.
Mülk sahipleri tarafından alınacak kredilerin faizlerinin ödenmesinde Devlet tarafından yapılacak yardım, bu önerideki rakamın 3 katına yani 12 milyar TL ye çıkarılırsa; mülk sahiplerinin alacağı kredi 21,5 milyar TL ve toplam harcama 33,5 milyar TL ye ulaşacak. Böylece, İstanbul’daki bu tür yapılar; 30.76/ 3 = 10.25 yılda depreme karşı güvenli hale getirilmiş olacaktır.
3. ÖNERİ:
Konut başına alınacak kredi miktarı: 240 000 TL
Uygulanacak faiz oranı: Aylık % 0.50 Yıllık % 6
Kredinin geri ödeme süresi: 20 yıl = 240 ay.
20 yılsonundaki konut maliyeti 240 000 x (1 + 0.03) 20 = 433 500 TL
Eşit taksitlerle geri ödeme miktarı: 433 500 / 240 =1 806. 25TL/ay
Mülk sahibi tarafından ödenecek eşit taksit miktarı: 240 000/ 240 =1 000.00 TL/ay (% 55.36)
Devlet tarafından eşit taksitlerle ödenecek faiz miktarı: 193 50O / 240= 806. 25 TL/ ay (% 44.64)
“Depren Fonu'nun (ÖİV) yıllık tahsilatı 4 milyar TL, İstanbul'da acilen yıkılıp yeniden yapılması gereken konut sayısı: yaklaşık 1.432 milyon adet”.
4 Milyar TL’nin tamamının faiz için harcanması halinde mülk sahibi tarafından ödenecek bedel 4.961 milyar TL ve bir yılda harcanacak toplam bedel 8.961 milyar TL olacaktır.
Böyle bir uygulama ile yılda en çok 8.961 milyar/ 240 bin = 37 338 konut güvenli hale getirilmiş olacaktır. Bu yapım hızı ile İstanbul’da olası depremde ağır hasar görecek veya tamamen yıkılacak 1.432 milyon konut ancak; 1.432 milyon/ 33 338 = 38.35 yılda yenilenebilecektir.
Bu kadar zamanımız olmadığından daha fazla kaynağın kullanılmasında zaruret vardır. Mülk sahipleri tarafından alınacak kredilerin faizlerinin ödenmesinde Devlet tarafından yapılacak yardım, 15 milyar TL ye çıkarılırsa; mülk sahiplerinin alacağı kredi 18,6 milyar TL ve toplam harcama 33,6 milyar TL ye ulaşacak. Böylece, İstanbul’daki bu tür yapılar; 10.25 x 33,5/ 33,6 =10.22 yılda depreme karşı güvenli hale getirilmiş olacaktır.
SONUÇ: Bu öneriler çoğaltılabilir. İstanbul'da beklenen yıkıcı deprem olmadan önce en acil olarak yapılması gereken iş, depremde tamamen yıkılacak veya ağır hasar görecek yapıların Devlet'in ekonomik desteği ve mülk sahiplerinin girişimi ile yıkılıp yeniden yapılmasıdır.
Bu maksatla hedef en fazla 10 yıl seçilmelidir.
Devlet, 7269 sayılı kanuna göre hareket etmeli ve mülk sahipleri tarafında kullanılacak banka kredilerinin faizlerini kendisi ödemelidir.
Mülk sahiplerine ait kredilerin geri ödeme süresi en az 20 yıl olmalıdır.
*Bu uygulamada en zayıf nokta; kredi veren kuruluşların isteyecekleri güvencedir. Bu konu 7269 sayılı kanunun 40. maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Ancak kredi tahsisi için yeni düzenlemelere gerek duyulabilir. Önce arsanın ipotek edilmesi, kredinin yapım hızına göre kısmi verilmesi ve hemen ipoteğe bağlanması, mülk sahibinden ilave teminat istenmesi vb gibi yeni güvenceler sağlanabilir. 7269/ 40 madde tam metni Ek-1 de verilmiştir.
8.2.2 Orta derecede hasar gören yapılarda güçlendirme çalışmalarının yapılması:
8.2.2.1 Yapılarda güçlendirme çalışmalarının temel esasları:
Yapıların depreme karşı güçlendirilmesi çalışmaları; 2006 yılında yürürlüğe giren Güçlendirme Yönetmeliği esaslarına göre yapılmalıdır. Her yapı güçlendirilme işlemine tabi tutulamaz. Hangi yapıların ve ne şekilde güçlendirilebileceği adı geçen yönetmelikte belirlenmiştir.
Güçlendirilmesi mümkün olan yapıların bir kısmı DASK fonu kaynakları kullanılarak yapılmalıdır. Teknik olarak güçlendirilmesi gerektiği halde çeşitli nedenlerle güçlendirilmesi yapılamayan bina- konutların riskleri ancak; Devlet ve Belediyeler tarafından sosyal konutlar yapmak, bu tür yapılarda bulunan kişileri bu sosyal konutlara yerleştirmek ve riskli binaları yıkmakla giderilebilir.
Daha ucuz ve kısa sürede sonuç alınacağı için Güçlendirme çalışmalarına önem verilmelidir.
Bu çalışmalar titizlik gerektirdiğinden mutlaka ehil firmalarca gerçekleştirilmelidir.
İstanbul'da güçlendirilecek konut sayısı: 290 410 konut.
Bunların güçlendirilebilmesi için konut başına harcanacak para: 60 000 TL
İstanbul'da güçlendirilecek konutların toplam güçlendirme maliyeti: 18 milyar TL
Bu maksatla kullanılması gerekli kaynaklar: DASK, Uluslararası sigorta şirketleri. 7269 sayılı kanun.
8.2.2.2 Güçlendirilmesi mümkün olan yapıların güçlendirilmesi için DASK Fonu’ndan yararlanma:
23 Haziran 2020 itibariyle DASK Fonundaki rakamlar şöyledir:
Toplam konut sayısı: Türkiye'de 17 683 080 adet, İstanbul’da: 3 682 450 adet
Toplam poliçe sayısı: Türkiye’de 9 559 480 adet, İstanbul’da: 2 446 328 adet.
DASK sigortalılık oranı: Türkiye'de %54.10, İstanbul'da %66.40
2000 yılından bugüne kadar toplanan prim miktarı: 10 049 110 000 TL
Son 3 yıl da toplanan prim miktarı: 3 519 765 000 TL
2020 de beklenen prim miktarı: Türkiye’de 1 470 816 000 TL. İstanbul'da: 371 842 000 TL
Mülk sahipleri ile sigorta şirketleri arasında yapılan sözleşmeler güncelleştirilerek DASK Fonunda toplanan paranın bir kısmı, Deprem öncesinde bina güçlendirme çalışmalarında kullanılabilir. Böyle bir uygulama sigortacılıkta olası riski, alınacak tedbirlerle önceden azaltma prensibine uygun olabilir.
Sigortacılar başlangıçta böyle bir yaklaşıma karşı çıkabilirler. Ancak deprem sonrası karşılaşacakları mali bilançonun büyüklüğü, onları deprem öncesinde daha ucuz olan söz konusu güçlendirme çalışmalarına yönlendirebilir. Bu konuda Devlet ve Belediyeler olarak ısrarlı olmak, sigorta kurumlarını ikna etmek gerekir.
Bu fon sadece sigorta primini ödeyen, kaçak katı olmayan, önceden mühendislik hizmeti görmüş yani onaylı projesine göre inşa edilmiş yapılara- konutlara uygulanabilir.